Başkalarının monotonluğuna kendi monotonluğumla cevap veremiyorum. Çünkü aynı değil. Kendi sıkılganlığım, geçip gitsin diye beklediğim... Geçip giderken aynı yolları tüketmeyeyim diye başka yollara sapabildiğim. Yolları eskitmemek her seferinde başka parkelere basma hassasiyeti! Geçip giden hayatıma anlam katabilecek oyunlar üretme kabiliyeti, şansı. Kendi ürettiğim şans, tersine tersine yürürken birden herkesi sana eklemlenmesi... Kendi yolunmu çizerken, birden yolların kesişmesi. O yollardan bir monotonluk üretebilirim, haritalar yerlrinde duran şeyler nihayetinde. Kendi haritamı çıkarırken, dağlar tepeler kadar bazen geniş düzlüklere de geliyorum. Şimdiki de öyle elbet. Bu düzlükte gidip gitmediğimi bilemez gibi görünüyorum. Ulaşınca ileteceğim. Aslında monotonluğum, uçsuz bucaksızlığımdı diyeceğim.
şöyle bir bakacak olursak
şöyle bir bakacak olursak geçmişe; hevesliydim, öğrenci kulübü yönettim, dergi çıkardım, yazılar yazdım, insanlarla konuşmaya inandım, duvara yazılar astım, fanzin çıkarttım, siyah ve beyazdım, nettim, mesaj vermek istedim, fotokopiciler ikinci evimizdi, makinelerin sıcaklığında ısındım, gruplar kurdum, insanları bağladım, insanları ağırladım, yazılar yazdım (söylemiş miydim?) müzik gruplarının peşine düştüm, fan oldum, sahne ışığı, bira satışı, kulüp kurdum, imza aldım, sarıldım, konserleri takip ettim, beş bin kişiyle omuz omuzaydım, sıcaktı, yoruldum, uykum geldi, insanlarla konuşmaya inancımı kaybetmeye başlamıştım, yazılar yazdım (orasını biliyoruz) trenlere bindim, uzun uzun yollara düştüm, insanlar etrafımdaydı, konuşmadım, seyrettim, dinledim, dinlenmedim, kendi başımaydım, başka binler de oldu, misafirlerim oldu, ev sahipliğim ve konukluklarım, kafam iyi oldu, kötü oldu, iyi kötü yaşıyordum, gezip dolaştım, otobüs koltuklarında ısındım, vagonlarda terledim, uçaklara ...
Yorumlar