içerisi-dışarısı dengesini tutturduğum gibi, dilsel olarak akademi-blog dengesini de kollamaya çalışıyorum. orada başka bir dil, burada başka bir dil... hızlı geçişler soru yaratıyor. hangisini daha iyi yapabildiğimi bilemiyorum. ikisinde de birbirinden parçalar bulmak daha iyi olabilirdi. keyifli bir dil oluştrmak isterdim. sıkmayan, boğmayan, okutan, sevimli... pek konuşamadığım için, yazdığım gibi bir olmak daha olası görünüyor. daha iyi bir insan olmak için daha iyi yazmak; zaten yaşamak ve yazmaktan başka bir melekem, bir özelliğim yok. hayatta kalabildiğim kadar yazmayı düşünüyorum. her ikisini de pek abartmadan, tadında bırakarak, tadından yenemyecek kadar.
şöyle bir bakacak olursak
şöyle bir bakacak olursak geçmişe; hevesliydim, öğrenci kulübü yönettim, dergi çıkardım, yazılar yazdım, insanlarla konuşmaya inandım, duvara yazılar astım, fanzin çıkarttım, siyah ve beyazdım, nettim, mesaj vermek istedim, fotokopiciler ikinci evimizdi, makinelerin sıcaklığında ısındım, gruplar kurdum, insanları bağladım, insanları ağırladım, yazılar yazdım (söylemiş miydim?) müzik gruplarının peşine düştüm, fan oldum, sahne ışığı, bira satışı, kulüp kurdum, imza aldım, sarıldım, konserleri takip ettim, beş bin kişiyle omuz omuzaydım, sıcaktı, yoruldum, uykum geldi, insanlarla konuşmaya inancımı kaybetmeye başlamıştım, yazılar yazdım (orasını biliyoruz) trenlere bindim, uzun uzun yollara düştüm, insanlar etrafımdaydı, konuşmadım, seyrettim, dinledim, dinlenmedim, kendi başımaydım, başka binler de oldu, misafirlerim oldu, ev sahipliğim ve konukluklarım, kafam iyi oldu, kötü oldu, iyi kötü yaşıyordum, gezip dolaştım, otobüs koltuklarında ısındım, vagonlarda terledim, uçaklara ...
Yorumlar