günlük

Erzurum'a trenle giderken günlük tutmaya başlamıştım; interrail hayalleri inner-raile yetişebildiği için, böyle bir tribe girelim demiştim zamanında...

19 temmuz 2003-diskötek'in evinden Gar'a yürüyüşün ardından binilen tren, uzun yolculuk...

İlk sayfa'dan:

"düdük çaldı; zemin kaydı ayaklarımızın altından-gerginlik: "bu dünya hiçbir zaman kafanda arzuladığın değildir" geçti aklımdan... Anadolu-yol romantizmi, kafamda çok oynadım-başladı.

daha bilet kontrolü olmadan açıldı sepetler-poşetler-çantalar: halkım boğazına düşkün! köfteler, kızartmalar, kirazlar... benim okuma yazma zorunluluğum-sorumluluğum gibi onların da yeme-içme baskıları var demek ki içlerinde.

Arkamdaki tv seyrediyor-küçük portatif tv. Birileri koltuğu çevirmeye çalışıyor vagon girişinde.

Tedirginlik-gerginlik: bekliyordum aslında,devre bitti maç başladı tv'de, çocuklar vızıldamaya başladı şimdiden... Görüntüler akıyor, kalemim de; uğulduyor dev makina ve ben gidiyorum katarın gittiği yere doğru, onun ardı sıra..."

Yorumlar

Nisa dedi ki…
Tren'de hissettiğimiz bu "şey"ler hayli öğrenilmiş geliyor bana. Bizim dönem çocukları için diyorum yoksa eskiler gerçekten "bi'şey"ler hissediyormuşlar.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Annemsiz ilk doğum günü

Öyküler

41'den