yaşamsal soru

Kurtuluş-Hacettepe (Öğrenci Sokağı)-Samanpazarı-Anafartalar güzergahından Ulus'a ulaştım; Ulus'a gitmek beni bir garip yapıyor; sanki hayatın çok kıyısındaymışım-asıl olan biten burada gibi geliyor. 10 dk yürüyerek nasıl bu kadar farklı hayatların içine girebiliyorum diye şaşırırken bir yandan da envayi çeşit dükkanın önünde geçiyorum. Aslında taşrayla bağım gayet kuvvetli; tam da bu gidiş gelişler-iki arada bir derede kalışlar beni öldürüyor zaten. Durabilsem bi yerimde...

Henüz birincil ihtiyaçlarımı karşılayamazken zevke sefaya para harcadığımı düşünürken, kendimi evdeki çoluğuna çocuğuna ekmek götürmek yerine bara-pavyona dadanan pis-düşüncesiz baba yerine koyuyorum. Sakallarım uzayıp, başımda bir kasket beliriyor, izmaritine kadar yanmış sigara dudağımı yakıyor... Biraz daha ucuzunu ararken alacağın malın, çarşıların-pazarların altını üstüne getiren teyzeler o yüzden kötü kötü bakıyor bana.

Peki bi oryantalist gelse de düşüncelerim, nereye ait olduğunu bilmemek canımı sıkıyor.

Gençlik Parkı, Sıhhiye, Necatibey, İzmir Cad. üzerinden orta-üst sınıfın arasına tekrar dalıyorum. Bana taksiye binme gibi kötü bir alışkanlık kazandıranlara inat, dünkü halısaha yorgunluğuna da keza, yürüyorum Cebeci'ye tekrar. Bir zamanlar evde kedim vardı dediğimde inanmıyor bir çoğu. Ben de inanamamıştım. Kedi-köpek, kadın-erkek derken, dün evi az daha yakacağım geliyor aklıma-acaba yine çaydanlığı unutmuş olabilir miydim ocakta? Bu yaşamsal sorular beni kendime getiriyor neyse ki...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Annemsiz ilk doğum günü

Öyküler

41'den