Kayıtlar

Haziran, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Ola Bauer

Yaz okumalarına Ola Bauer-Acemi Pezevenk (Magenta) ile başladım. "kötü yalancılar her zaman gerçeği anlattıklarının altını çizerlerdi. iyi yalancılar bunu yapmazlardı. yapamazlardı. iyi yalancılar birlikte olmaktan hoşlanmazlardı. onların kendi kodları ve sinyalleri vardı. yalnızca anlatıcının kulağına ulaşan kısık, köpek düdüğü gibi bir gülüş anlatıcıya sipere yatması gerektiğini; çünkü orada sıradan , geçeği arayan, ortalama insandan daha fazlasını isteyen, kendisine benzer birinin bulunduğunu anlatırdı. Tom kendini bildi bileli yalanlara bayılırdı. Onu yalanlar ayakta tutuyordu. İnsanların sırtı dik bir ahlak yasasıyla tepeden tırnağa içine büründükleri dinsel bir totemle dolaştıklarını görmüştü. Eğer gerçeği söylerlerse her şeyin iyi gideceğine inanıyorlardı. Tom da denemişti bunu. Batağa gömülmüştü. Dürüstlükte ölüm tehlikesi vardı, çünkü yolun sonuna kadar dayanmıyordu." syf 78. 

yalçın tosun / onat'ın odası

"o odada bir şey olmuştu hissediyordum, ama ne olduğunu çıkaramıyordum. bir şey olmuştu ve bundan sonra sanki hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. içimde bir yerlerde daha önce hissetmediğim, coşkuyla karışık ince bir acı vardı. Zevk veren, küçük ve bir an önce soyulması gereken bir yara kabuğu kendisini kaşımamı, kurcalamamı hatta kanatmamı istiyordu. (...) sanki o zaman bir şeyler tam olması gerektiği gibi olacaktı, bu benden kurtulup aradığım öteki bene kavuşacaktım. bu olabilirdi, inanıyordum. Ama bir yanım burada, Onat'ın odasında kalarak uyumaya çalışmamı söylüyordu. uykuya dalmadan önce neden buraya geldiğimi, onun neden ya da nasıl bu kadar değişebildiğini, hayatımda her leyin mümkün olabileceği hissinin bir anda içime nasıl giriverdiğini ve sonunda sersem gibi neden ağladığımı rahat rahat düşünebilir ve belki bir sonuca varabilirdim." (peruk gibi hüzünlü/onat'ın odası/syf. 72)
Pek konuştuğum yok bu aralar, konuşma fırsatı olunca arayı kapatmak için fazla konuşuyorum gibi geliyor. Ağzımı çok sık açmadığımdan kelimeler ancak dişlerimin arasından yer bulabiliyor çıkmaya; rahat çıksınlar diye fazla açılınca da dökülüyorlar. Sınav kağıtları, biraz kitap, biraz müzik, yaz kitapları için araştırma, biraz düşünme ve kahveyle birlikte sessizlik arayışı... Uzun süredir dinlemediğim şarkıları hatırlamak istedim. Kimi öğrencilerin ziyaretleri ve sözleri mutlu etti. Bir de ilk baskı kitap hediyesi aldım, ilk kez. Yaz aylarının gelişi, parasızlık hissini artırıyor. Doyasıya ve umarsızca içtiğimiz günleri özlüyorum. Şimdilerde neredeyse çakırkeyf bile olmuyorum. Boşluğun içinde dalgalanmayalı çok oldu. O yüzden öylece durup boşluğa bakmak bile iyi geliyor. O anda bir şey düşünmediğim için. Olmak istediğimden çok uzakta bir adam olarak elimdekiyle iyi geçinmeye çalışıyorum.