Kayıtlar

Aralık, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

muhasebe #13

bir yılın son günleri yine geldi geçti bir hızla; döndük dolaştık daha eski hücrelerle donandık, kemiklerimiz bir gıdım daha kısaldı, omuzlarımızda yükler biraz daha arttı, kafamız daha çok karıştı ama bu bize eski tatları vermez oldu, ağzımızın tadı değişti, zaten tohumların genetiği değişti, oldu da bitti herşey, yine bize kaldı götürüsü, tortusu, hüznü. Geçen yılın sonları kadro değişimiyle başlamıştı, ardından 2013 kitabi bir yıl oldu. Daha önce de olmuştu ama bu sefer kişiseldi. Beklendiği gibi pek ses getirmedi; bir kaç tebrik mesajı yine de mutlu etti. Kayıtlara geçmiş olmanın sevinci yetti. Dersler, öğrenciler, kağıtlar, nefes tüketmeler, konuş konuş konuş ve ilk kez iş yüzünden yorgunluk derken yaz tatili özlemi daha çok belirdi. 2013 yazının direniş yazı olması aslında bana çok malzeme çıkardı, yazdık çizdik, faaliyet raporlarını genişlettik. İşimizde gücümüzdeydik, yeni hayal kırıklıkları da bu işin gücün niteliğinin değiştiğini hatırlattı. Yukarıların, dışarıların, gerçe

başa gelince

Başa gelince öğrenilenler ufuk açmıyor çoğu zaman. Ama öğreniyoruz işte... Raporlar, iğneler, ilaçların geliş fiyatları, hayat verme çabaları. 1 yılda ve son 1 ayda ne çok şey öğrendik. Her şey yeni bir dünya kurmak için. Yeniliklere çok alışık olmasam da, hızlı değişimler beni korkutsa da... Bu açıdan muhafazakar biriyim sanırım, ani değişiklikler pek sempatik gelmiyor. No surprises please! demişti ya. Bundan sonra girdiğimiz yolda da sürprizler can sıkmaya devam edecek. Öyle veya böyle yeni durumlara adapte oluyoruz. Yeniyi aynı hızla eskitiyoruz. Yeni hayatımızı kurmaya devam ediyoruz. Hiç durmayan bir döngüde.

keder - barış bıçakçı

"Cemil bulaşık yıkıyor, süngeri bardağın içinde dolaştırıyor ve anlıyor: Keder vardır. Hesap tutsun, denge sağlanın diye, büyük deftere yazılı, kaynağı belirsiz bir keder. İnsan, evet, simyacıdır, kıymıkları, çizikleri, ufacık şeyleri soy bir kedere dönüştürmeye başarmıştır. Evrenin muazzam boşluğu madde, anti-madde ve keder ile doludur. (...) 'Başka biri olmak için deterjanlardan değil mucizelerden medet ummuştum' dedi, Cemil. 'Bir sabah yataktan başka biri olarak kalkacaktım. (...) hayatın güzel olduğunu düşünen biri, çok güzel futbol oynayan biri, saatlerce uçurtma uçuracak kadar gamsız, tasasız ve gökyüzü budalası biri...' (...) Nazlı 'yeniden genç ve aşık biri...' diyerek listeye kederli maddeyi ekledi." (barış bıçakçı/sinek ısırıklarının müellifi/syf. 98-102)
Albümün en iyileri Tahta Kılıçlar ve Kara Şair olarak netleşiyor benim için. Genelde albümlerde arkada kalan şarkılardan favori seçmeyi severim. Zaten albüm, Her Şey Siyaha Giderken'den sonra çizgi değiştiriyor gibi; daha Cenk Taner albümü havasına giriyor. Öyle ki "Silah Sesinde Yunuslar" ile iyice dibe vuruyoruz, karanlığın en koyu yerine yaklaşıyoruz. En sonda "Kadıköy Karabatakları" neşeli melodisiyle bir alarm gibi bizi uyandırıyor uykudan. Uyandığımızda daha mı iyiyiz bilemiyorum. İlk bölümde, "Felek Felemenk'ten Geçmiş"te ile bir "Şeyler Arasında" havası, "Geyikli Baba Uzaylılar Şarabı" ile "Duymuştum Şehirdeydim" eğlencesi bulmak mümkün. "Aklımın Sibiryası" ve "Bir Şehre Merhaba Dedim", "Doğdum Ben Memlekette" melodikliğini devam ettiriyor.