Kayıtlar

Eylül, 2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

X

Ankara gelişimin 10. yılı başlıyor. 2000 Eylül: Çukurova Mavi'nin kompartımanında ablamla kayıda gelişimiz; okul açılışı ve yurt: Ekim. Yeni bir benin ilk günleri. 10. yıl kutlamalarına, onca süredir burnumun dibinde olup gitmediğim Beypazarı'nda başladım.

osmosis

Hareketli yazdan, yeni bir sonbahara geçerken; geçişim/dönüşüm; yeni bir güzergah, alıp götüren melodi: ( Liquid Tension Experiment/Osmosis )

bas gitar demişken...

Resim
John Myung/Freeport Jam http://www.youtube.com/watch?v=n7BKCaQIA4A

klarnet

müzik aleti olsaydım, klarnet olmak isterdim. (batı'dan da bas gitar...)

everyday is like...

"hide on the promenade etch a postcard : how i dearly wish i was not here in the seaside town ...that they forgot to bomb come, come, come - nuclear bomb" ( Morrisey/Everyday Is Like Sunday/Viva Hate )

bulaşık

kimselere bulaşmamak en iyisi olabilirdi. kimseyle oyun oynamak zorunda değildim. herşey olması gerektiği gibi olabilirdi. sürece müdahale isteğim beni bu hale getirdi. bulaşıklar biriktikçe birikti. mutfağa girmek zorlaşıyor haliyle... işim başımdan aşkın hale geliyor. bu da beni hiç birşey yapmaz kılıyor. herkesi çok ciddiye alıp, çok gerçekçi olup, hiç bir sınırı zorlamayıp, daha mutlu olunabilir. bu mümkün. kimselere saldırmadan, kimseleri kırmadan geçen bir hayat vardır. olmalıdır. insanlığa tavsiyem budur. eğer adım atıyorsanız, sıkıntılarına katlanınınız. yoksa haliniz haraptır. harap meyveler, yenmez. kendiliğinden meyve vermeye kalkışmayınız. aşınızın tutmasını bekleyiniz. aşı tutmuyorsa, boynunuzu eğip gidiniz. bir baltaya sap olabilirsiniz belki. kendinizle uğraşmak için, insanları bir araç olarak seçmeyiniz.

demir kanatlar

Demirspor külliyatımı bu adreste topluyorum: http://demirkanatlar.blogspot.com

once

"(once) you look so happy together (once) you seem so happy together (now) this story's falling it's falling (now) this story (once) keeps falling down" ( OSI/Once/Free )

düşünü düş yapan boşluk

"...O zaman anlamış bütün gerçeği; ne yürüyormuş ne duruyormuş. Yürüyorum dediği, durmanın ta kendisiymiş. Düş gibi birşey yani... Koşarsın koşarsın da varamazsın hani; içindeki umut, varamadığın kadar büyür. Sen bakarsın ışıltıyla. İleriye uzanırsın (uzanmak istiyorsun yalnızca), uzandıkça da kolların uzar babam uzar... Gene de boşluğu avuçlarsın hep; düşünü düş yapan boşluğu..." (Hasan Ali Toptaş/Gölgesizler/s.56)

"bir tek soru var kalplerde"

"ruhlarda hiç bir sızı yok, bir tek soru var kalplerde; hiç kimseyi üzmeden nasıl hata yapıldı?" (kargo/ruhlarda hiç bir sızı yok/yalnızlık mevsimi)

faaliyet raporu

Tribünde Solculuk Olur Mu? , Radikal İki, 13 Eylül 2009.

"on the page"

"life is getting esoteric, let me in your movie... each time i walk out the door someone mixes metaphors life is so much cleaner on the page." Chroma Key/On The Page/Dead Air For Radios

Farklı düşüncelerle ne kadar ortaklaşabilirim

Farklı düşüncelerle ne kadar ortaklaşabilirim? Benim gibi düşünmeyenlerle ne kadar yol alabilirim? Birileriyle ortaklaşa bir şeyler yapmanın sınırları nedir? Birilerine ihtiyacım var mı? Onların beni zorlamalarına-bana sıfatlar uydurmalarına ne kadar izin vermeliyim? Çatışmadan ve tartışmadan alınan keyif, bugüne kadar hep öldürücü oldu. Kimse sonsuza kadar kan kaybıyla yaşayamaz, değil mi? Ben onların kanlarıyla yaşayabilir miyim? "bir insanın kendini önemsemesi, kendisinin kiralık katili olması demektir; bencillerse yaşarlar..."

"...demiş miydim?"

"bir bomba daha sallamışlar uzaktaki dostlara artmadık da eksildik bu ara. kafelerde, liselerde, sokaklarda, avunduk aşklarla, şarkılarla... yeminliydik onlar gibi olmamaya, dostlarla zamanla solmamaya. kimimiz küfür etti, kimimiz bakıp geçti, kimimiz mola aldı bu oyunda. kaptan gitti, hava bozdu, tayfa şaşkın; herkes sandallara..." cenk taner - kral öldü şehir düştü hmm, duymuştum...

Livorno

Livorno maçı izlenimleri: Futbol ve Sol İlk Kez Bu Kadar Yakındı , Bianet.org, 7 Eylül.

"Mağlubu Anlatmak"

Resim
http://www.iletisim.com.tr/kitap/mağlubu-anlatmak-1502.aspx Meclis Kütüphanesi'nde gözümü pörtleten makinalar, elimle kıvır kıvır çevirdiğim filmler; Milli Kütüphane'de haşır huşur çevirip okumaya daldığım eski gazeteler ve simsiyah olmuş parmak uçlarım... Şimdi yukarıdaki kapağın altında. Kutlama şarkısı: To Live Forever/Dream Theater/1994 "if i’d started from the top and worked my way down there’d be no reason to live forever to live forever the starvation has turned me outside in and the wind has blown me halfway across the world across the world why was i born in an age of distrust i’d offered some change for a photograph it will always stay the same you will always be the same until i saw the desire for revenge my heart never once went astray as long as i have to die in the attempt then there is no reason to live forever"

1 Eylül/2

Radikal-Genç'te yayınlandı; 2006 : 1 Eylül; mevsimlerin değişim günü; kuzey yarım küre için sararıp solma vakti. Bir de dünyanın gidişatından sararıp solanlar için savaşa lanet okunacak bir gün. Aslında durum biraz karışık: Çünkü Birleşmiş Milletler Dünya Barış Günü’nü 21 Eylül olarak belirlemiş, 2001’den beri. Ancak memleket satıhlarında ısrarla 1 Eylül’de kutlanıyor bu gün. Bianet üzerinden edindiğimiz bilgilere göre, BM 1981 yılında Genel Kurul’un çalışmalara başladığı tarih olan Eylül’ün üçüncü çarşambasını “Uluslararası Barış Günü” ilan etmiş. 2001’de de bu günü, 21 Eylül olarak sabitlemişler. 1 Eylül ise daha sembolik bir güne denk geliyor: Almanya’nın Polonya’yı işgal ettiği ve İkinci Dünya Savaşı’nın başlangıcı sayılan gün. 1984’te 1 Eylül’ü Dünya Barış Günü olarak ilan eden ise dönemin Varşova Paktı üyelerinin şekillendirdiği Dünya Barış Konseyi. Uzunca bir süredir Dünya Barış Günü olarak kutladığımız ancak bunu BM üzerinden meşrulaştıran düşünce, bir bilgi hatasının k

1 Eylül (serseri kurşun)

Mahlasla yayınlanmış bir yazı; Birgün-Gençlik sayfası günlerinden, 2005 : O’nu tanımıyordum, tanımadığım milyarlarca insandan biriydi dünya yüzeyindeki, her hangi bir özelliği yoktu benim için, belki ilerde olabilirdi, zaman geçer ne göstereceği bilinmezdi, hangi fani geçen zamana dur diyebilirdi ki. Sonra bir kurşun tüm olasılıkları bitirdi. Ölüm, ani. Serseri! 1 Eylül Dünya Barış Günü idi dün; adalet olmadan barışın ne önemi vardı, dünya adaletsizdi, batsındı o zaman, ama serserilik onun da kanında vardı belki, Begüm Kartal, Paris’e gittiğinde neler neler yapacaktı kim bilir, serserinin biri bitirdi tüm olasılıkları…Kurşun! Tercih ettiğin aslında yeni bir hayattır çoğu zaman atılan her adım sonrasında yeni bir kabus da olabilir; o düğüne gitmeye bilirdi, annesini kıramadı belki, tatile gelmişti kafa dağıtabilirdi, onca Fransızca’nın arasında, fransız olduğu bir dünya onun kafasını dağıttı. Gitmeseydi evde kalsaydı, ekmek için dışarı çıksaydı, kafasına saksı düşemez miydi, ya da