Kayıtlar

Ocak, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

mektup

yıllar sonra mektup yazdım; askere; vertumnus'a... kırılmaları düşündüğüm gün; kendi kırılmasını yaşarken... okunacağı için, tedbirli; benden, bizden ve başkalarından bahsettim, seviyeli; bir nefes gecesi samimiyetinde değil, belki mülkiyeliler öğleden sonrası olabilir. bacak arasından attığım golden bahsettim, belden aşağı indiğim tek an o olabilir. sonra hemen yukarılara çıktım; kalemden ve kalpten, sesten ve sözden, yollardan ve yolculuklardan, uzaklardan ve 38/1'den. yazarken bunu dinlemiyordum ama şimdi bu daha iyi geldi, onlar ve biz, aşağı ve yukarı, siyah ve mavi, sonunda dön dolaş hepsi aynı, kelimelerin savaşında herkes tektip: us and them and after all we're only ordinary men. me and you. god only knows, it's not what we would choose to do. forward he cried from the rear and the front rank died. and the general sat and the lines on the map moved from side to side. black and blue and who knows which is which and who is who. up and down. but i

faaliyet raporu

Şeker, Tekel ve Sendika (www.radikal.com.tr, Tartışı-yorum). Sosyalist Politika, Demokrasi ve Türkiye'de Yeni (Bir) Sol Projenin İmkanları Üzerine (Birikim, 249).

failü meçhulun

Resim
yanındaki çocukları gördüm geçen salı selamlaştık caddelerde... sen bağırıyordun, zıkkım iç diyordun ama ben yıkılmadım, bak hala ayaktayım. sakin bir pazardı, güzel bir kahvaltı gazetede gördüm birden o güzel insanı... failün mefailün failü meçhulün yeter artık yeter bu kaçıncı ölümüm? kaptan yeter artık bu kaçıncı ölümüm? (Kesmeşeker/İnsulin/Failun Meçhulun)

kırılma

geçen iki yıllık sürenin bir yerlerinde bir kırılma yaşanmış olabilir. paralel evrende olaylar ilerliyordur belki. ama ben fark etmedim. olaylar başka şekilde yaşanabilirdi de ben o fırsatı değerlendirmemiş olabilirim. olasılık dahilinde. tam da o yüzden her şey olması gerektiği gibi. güzel bir yaz ardından uzun bir sonbahar. bir gün bir film çeker ya da kitap yazarsam, geride bıraktığım olası kırılmaları seçip ondan sonrasını kurgulayabilirim. hasılatın, diğer iki kitaptan fazla olacağını düşünmüyorum. önemli olan tarihe not düşmek. düştüğümüz yerde tarih olabilmek. tarihin derinliklerine düşmek. Soul Kitchen'in ardından 500 days of summer'ı da izleyince, böyle romantik-komedilere ilgimin arttığını hissediyorum. onlar kendi kırılmalarını film yaptığı için olabilir. olasılık dahilinde. herkesin kırılması kendine... herkesin cumartesi akşamı kendine... herkesin istediğini yaşayıp, buna kader demesi de kendi kaderine... bütün bu üç noktalar, münasip yerlere.

bir serüvenin tanımı

hiç bir zaman yenilmedi geceye sevincim de, inancım da... doğru diye bildiğim güzellikler hiç birgün kendinden uzak bir şeye değişmedi. hiç birgün yolda koymadı beni güvencim ve direncim düşerim sandılar dönüp baktılar gülerek geçip gittim evet ben tek başımaydım, onlarsa çok yalnızdılar . (şiir:Afşar Timuçin/beste:Işığın Yansıması)

pankart

"gençler geçti, ellerinde yalnızlığa geçit yok pankartları..." cenk taner

böyle şeyler...

param olsaydı gelir miydin benimle? bu şehirler, bu kasabalar sonuna kadar. konuşabilirdik, sevişebilirdik... böyle şeyler işte, böyle şeyler ... ayrıca bknz. param olsaydı .

bir hafta

yeni yılın ilk haftası, bir şey yazamamanın verdiği sıkıntıyla geçti. halbuki aklıma hasan ali toptaş'ı getirmeye çalışıyorum sürekli. küçük amfi'de sessiz sedasız konuşurken ya da konuşmaz da sadece mırıldanırken, ninniler söylerken, bizi masallara inandırırken, aslında orda yokmuş da biz onu hayallerimizde yaratmışızcasına, "bir odada yazıp sonra diğer odaya geçip aa ne güzelmiş diye okurum" diyor. delirmemek için yazan, yazdıkça yazan, kıskanç bir hevesle yazan toptaş... yeni yıla yeni bir şey yaparak gireyim dedim ve evde oturdum. böylece bütün dünya ayaklarıma geldi. yeni bir şey daha: atlas aboneliği. o da bugün ayağıma geldi. ben de havuza gittim yüzdüm, metin kurt'a gittim konuştum, soul kitchen'a gittim güldüm; karşılık olarak. hayatı karşılıksız bırakmamak gerek. ah, bütün aksiliklere rağmen güzel biten filmler! tutkularının ğeşinden sürüklenen insanlar... 200.000 avro borç veren sevgililer; az biraz beni de görseniz de gidiversem sınırın öte yanın