Kayıtlar

Nisan, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

(eski) defterler

Eskilerden, 2009'dan geride kalanlardan... "Birçok kişinin defterinden silinmiş olabilirim. Dahası karakaplı defterlere girmiş olabilir ismim. Defter-i kebir'de borçlu hanesindeyim. Halbuki borçlar hukukundan B2 ile geçmiştim. Bütün bunlar, sevgili Orhan Sevilengül hocamızın kitabını almadığım için başıma gelmiş olabilir. Oysa ki eski basım bir sosyal güvenlik hukuku kitabım vardı. Kalmıştım. Tekrar alıp daha iyi anlamıştım. Hayatı tekrar alıp daha iyi anlama şansım var mı? Listelere tekrar girmek için bir fırsat? Bütün bunlar başıma, olasılık hesabını çalışmamaktan gelmiş olabilir. O dersi de tekrar alıp geçmiştim. Bütün olasılıkları yeniden almak mümkün mü? Bütün olasılıkları hesaba katıp torbadan bir şarkı seçsem... Gelişine bir vole vurup dünkü gibi doksana taksam. Her zaman mümkün değil. Her zaman geçerli değil. Bütün bunlar normal şartlar altında geçerli ve diğer bütün koşullar sabitken. Ama gerek yok. Hiçbir şey için gücüm yok." https://disconnectus-erectu

lineer sayılarda eksik olduğum için...

Eskilerde kalmış kimi pasajları hatırlatmak istedim: "Kırkikindi altında bira içmek keyifliydi. Hem şeker değiliz ki iki damlada eriyelim... Düşen damlaları saymadım, geriye kalan günler gibi... Eskiden yaylada erik ya da ceviz toplarken, biriken meyveleri saydığımda kızarlardı, bereketi kaçar diye; o yüzden saymıyorum. Ama 27 yıldan geriye doğru saysam, dolu ve boş günlerin hesabını çıkarsam, ki sabah ekmek gelsin diye beklerken, boş durmayayım diye kilimleri çırpmaya başladığımda böyle bir sayma silsilesine girdim. Lineer sayılarda eksik olduğum için çok öteye gidemedi sayma ve kilimler de makineye girdi. Herhangi bir şeyi yapmam gerekiyor da yapmıyor değilim, tersine her şey günü gününe teslim-yerinde ve zamanında, ama bu anksiyete nedendir bilinmez." https://disconnectus-erectus.blogspot.com/2009/06/saymak.html

Etiketler

Yaklaşık 15 yıldır çeşitli başlıklarda blog yazıyorum.  İlk olarak wearenoone.blogspot.com adresli tribal enfeksiyon/mistik-kostik blogumuzda başlamıştık bu işlere. 2005-2008 arası yoğun olarak devam ettik, 2010'lara kadar da takıldık oralarda. 2007'den sonra ben peyderpey bu bloga geçtim. Yaklaşık 600 yazı eklemişim. İlk zamanlar daha çok şiir, şarkı sözü, o zamanlar yeni olan youtube'tan şarkı paylaşma gibi aktivitelerle ilerleyip, zamanla yalnızlık tripleri, arkadaşlık dertleri, edebi denemeler, günlük haller, gidilen konserlere dair izlenimler, çeşitli yerlerde yayınlanan yazıların duyuruları, hayat memat meseleleri, evlilik, çocuk, taşınma halleri diye devam ettim. Çeşitli kitaplardan alıntılar yapmak, blogun baştan beri devam eden bir alışkanlığı. Her biri birer kitap önerisi olarak kayıtlara geçmiş önemli işler bence. İşte burada:  https://disconnectus-erectus.blogspot.com/search/label/al%C4%B1nt%C4%B1 Evde kal zamanlarında bu yazıların neredeyse tamamına ba

biraz daha uzun öykü denemeleri #7

Deniz kenarında yürüyorum soğuk havada, kendi kendime konuşuyorum sanmasınlar diye kimsenin duymayacağı mekanlar seçiyorum. Ses kayıt cihazımı açtım; konuşuyorum: "el yordamıyla yaşamaya alışmıştık yıllarca, şimdi biraz daha açıldı sanki gözümüze ışık geliyor yavaştan, insanlar insanlar her yerdeler parlıyorlar çarpa çarpa büyüdük onlara gözümüzü aldılar, yerine ne verdiler, organlar, birbirinin yerine geçiyor belki de iyi kötü yolumuzu buluyoruz, hayır kötü manada değil, bir yol buluruz ya da gerekirse açarız manasında, yollar tıkanınca yine de bir şekilde nefes almaya devam ettik, ışıklar yoktan geldi ve bizi buldu, şimdi bizim gibi birileri bizden habersiz içeride kıyıda köşede büyümeye devam ediyor. yine elimizi koyuyoruz orada mı acaba diye, hala hayat var mı diye, yüksek ses dalgalarının etkisini göstermeyen elimizin sıcaklığını hissedecek mi diye. elimizi kolumuzu bağlayan kaderin kafasının dikine gitmesine inat hala ayaklarımızı kullanalım, dikelelim ve kendi hayatımızı

minimal öykü denemeleri #6

Koltuğa oturur oturmaz çantasından kremini çıkarıp sürdü, bana da uzattı, kayısılı, kulaklık kalkanımın arkasından yanaklarımı yukarı kaldırıp "teşekkür ederim-bi uzak dur" karışımı mimiğimi yapıp yine camdan dışarı baktım. Bi' hareket edemedi şu otobüs. Cam kenarı, kurtarıcı olmuyor kimi zaman. Annem soğuk olur kızım, oradan alma dese de muavinin orasını burasını değdirmesinden daha kötü değil. Çantasını karıştırıyor bizimki, saçlar başlar yerinde, çanta orijinal büyük ihtimalle. Kentin özel üniversitelerinden birinde olma ihtimali yüksek ya da işletme bölümünün potansiyel-presantabl-satıcılarından. Dış görünüşün önemli olduğun katılıyorum. Sevgili seçimlerimde hep ilk sırada o gelir, huyum kurusun. İç güzellik safsatasına bir türlü ısınamadım. Belki bir zamanlar, eskiden... Çaprazdaki yakışıklıyı keserken de aklıma geldi; önce çekicilik. Şimdi o kayısı kokulunun koca çantası görüş açımı kapasa da kısa bir geçmiş turu yaptırdı bana, burnu güzel çocuk. Benim o edebi haval