Kayıtlar

2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

muhasebe #14

Yeni bir yıla girerken, eski sözlerimi pek tutabildiğimi düşünmüyorum. En başta daha iyi bir insan olacağıma dair çabalarım sonuçsuz kalıyor. Buna yeni bir sıfat bulup, iyi bir baba olmak istiyorum şeklinde revize edebilirim. Bu yılın en yanı buydu belki, hayatımızın köklü biçimde değişmesi. Hayatına aldığın bir başkasının üzerine şimdi yeni birisi daha. Bencilliğimin üstüne iki kat daha örtü çektim. Klişelere bulanmadan, yaparak öğrenilen bir hayatın yeni aşaması; artık gerçekten yeni biri olmam için daha önemli bir neden var. Geçen yıl, yine bir şeyler ürettim ama bunlar beni pek mutlu etmedi. Daha az okudum ve daha az yazdım. Daha önce yazdıklarımdan beklediğim geri dönüşleri alamadım. Böyle olunca yeni şeyler yazma hevesim kırıldı. Bu yılın başında yurt dışı temaslar başladı, baharda devam etti, yazın da olabilirdi, olmadı. yolculuğun yeni aşaması, kendi başına kalışların en yabancısı. Bir zamanlar kendimizi var ettiğimiz yolculuk metaforuna karşı da mesafemiz oluşmuş demek ki;

Hani benim yaşlılığım nerede!

Yeni yıl gelip yeni takvimler açıldığında önce 10 kasım hangi güne geliyormuş diye bakarım. Haftasonu olması tercihan iyidir. Bu sen hafta başı, yeni şeylerin başlangıcı. Baba olarak girdiğim yeni yaşım. Yeni hayatım. 33 kere dönüp duran dünya, herhalde devam eder turlamasına; ha gayret biraz daha, yolun yarısı geliyor. yarıdan sonrası daha keyifli diyorlardı! Ben de öyle kandırdım başkalarını. İyiye dair umut beslemesek, ne kalır geriye. Geçen bir yılımda yine çokça sancı, asla olmayacak hissi, asla bitmeyecek hissi, asla gelemeyecek hissi ile tersine çıkan kötümserliklerle geçti zaman. İyi ki de öyle oldu. İyimserlik-kötümserlik dengesinde, çekip gitme ve burada çakılı kalma çelişkisinde, güvenlik-özgürlük ikileminde hep zaman kazanıyor. Biliyor bu işleri çünkü. Bana hiç yaşlanmamışım, hala lisedeymişim gibi gelse de kocaman adam oluyoruz, ona buna ders veriyoruz, akıl öğretiyoruz ama bize yine el yordamıyla bir yaşam kalıyor. Hani benim yaşlılığım nerede! Olgunluğum, anlamışılığım v

Büyümekle meşgul

Sıradanlaşma ve diğerlerine benzeme kaygısıyla geçen günlerde, yaptığım işi daha iyi yapma azmiyle ayakta kalmaya çalışıyorum. Daha iyi ders anlatayım, daha iyi yazayım ve daha iyi biri olayım. Şimdi de daha iyi baba olayım; iyi olmadan daha iyi- öncesi yok ki, belki benimkinden... Ne kadar mümkün bilmiyorum, görünmez zincirlerle bağlıyız bazı yerlere, çok koşsak kaçmak için zınk diye duracağız belki bir yerde. Başkaları gibi, kalabalığın içinde, iyice yalnızlaşırken kuytu köşelerde sana muhtaç, her şeyi sen olan birine bakıp kalacağını, ona takılıp kalacağını iyi biliyorsun içten içe. Kendinden başka birini önemseme sürecinde kocaman bir ikinci adım. Kendinle ilgili dertleri ikinci plana atmak zorunluluğu... Kendini kuran nedir? Başkasıyla, yanındakiyle, burnunun dibiyle olan bağın. Kişinin etrafında kendi kendine ördüğü, örülmesine izin verdiği ya da vermediği ağlar. Bu bir kozaydı bir zamanlar. Yollar içinde, yollar arasında ördüğümü düşünüyordum. Şimdi kendimi değil bir başkasının

Rüya geldi

"Son düzlüğe girdik artık; gelecek haftadan itibaren karnımızdaki heyecan avuçlarımızdaki sıcaklığa dönüşecek. Sonra hayat deneyimimiz yeni bir yola girecek" diye yazıp kalmıştım geçen salı; daha fazla beklemedi Rüya, sabahına geldi. Sorunsuz doğdu, biraz küçük sadece, bu dünyada her şey biraz eksik zaten, o koşturdukça dönüp duracak koca yuvarlak, artık biz de onun uydusu olacağız. İlk günler genelde sakindi, fazlasıyla uyuyup enerji depoluyor, bir ctesi gecesi gaz krizi dışında bizi çok yormadı. İlk hafta bitiyor işte. Elimizde nefes alıp veren bir canlı, o büyüdükçe biz yaşlanacağız, omuzlarımızdaki yük artacak, dünyayı daha ağır hissedeceğiz.
iç sesimizi daha az duyuyor olmak sanırım büyümenin göstergelerinden. dışarının hayhuyundan dolayı içeriyle daha az ilgileniyoruz. şimdi dışarıdan duyulacak yeni sesler olacak. bebek ağlaması.... yeni bir deneyimin, daha öncesinde olmayan uzun bir yolculuğun başına doğru gidiyoruz; son düzlükteyiz. yeni bir şehir, yeni bir ortam, bir türlü bulunamayan kafa dengi arkadaşlar derken artık yeni bir ev ortamının da eşiğindeyiz. yaparak öğrendiğimiz için hayatta , buna da bir ön-hazırlık mümkün değil. oldum, hazırım demek imkansız. sadece bekleyerek, yaparak, sabrederek, bazen unutarak veya yaptıklarımızdan vazgeçerek, çok az ön bilgi ve fazlasıyla deneyimcilik üzerine kurulu yaratıcı bir hayatımız var. iyi mi kötü mü bilmediğim iç sesin yönlendiriciliği de yoksa artık dışarıdan duyduklarımıza kulak kabartarak, anlamaya ve yorumlamaya çalışarak yeni bir yaratım serüvenine doğru gün be gün ilerliyoruz.
baba olmaya hazırlanıyorum. önce koca, sonra hoca olduktan sonra yeni bir sıfat kazanıyorum. bana verilen görevleri yerine getiririm, özenle! özendiğimden değil ama yine de işimi yapmayı seviyorum. zaten o yüzden zeki değil çalışkan bir çocuktum. yaratıcılık sıfır! ite kaka zorlaya zorlaya bir yeni yaratım; karşımda büyüyen bir göbeğin içinde. yarattığımız gerçeklikle boğuşacağız, savaşacağız, büyüteceğiz, kendimizi büyüttüğümüz gibi, hoşnut olmasak da sonuçtan, iyi kötü ayakta kalacağız.

geçip gidiyor

yolun kenarında oturup daha önce buradan geçiş gidişlerini anımsamak; hala oradan geçip gidenlerin değişimi. karşında gittikçe değişen bir göbek. büyüdükçe büyüyen bir yaşam. şaka maka yaşlanmak. zaman geçip gidiyor ve bu bloga yazmaya başladığımda pek de aklımda olmayan şeyler bir bir gerçekleşiyor. o yüzden ileriye doğru pek bir ihtimal, plan program, tespit yapmak çok zor. öylesine mi yaşıyorum her şeyi akışına mı bırakıyorum, saman altından su mu yürütüyorum belli değil. her şey kontrolümde mi yoksa hiç bir şeye müdahale etme imkanım yok mu? olaylar gelişiyor, gelişiyor. sanki tutulakalmışım bir hastalığın histerisine. düzelmeyi beklerken ona alışıyorum. alıştıkça normalleşiyorum. herkes gibiyim. yolu klişelerden geçmeyen hayat bizim değildir. kendi kalıbımızı üretip duruyoruz, sonra damga vuruyoruz hayata, hep aynı hep aynı.... sadece yan yana geldiğimiz diğer kalıplar farklı. bir araya gelip kurduğumuz kelimler farklı. aynı kalıplardan farklı kelimeler ve cümleler üretmek mümkün

Lehistan'da ne içtim?

Resim
1 otobüs,  3 uçak, 1 tren yolculuğuyla ulaşılan hedefle Lehistan topraklarını da dünya gözü listesine ekledim. Sokaklar yine güzeldi ama burada olmayanların başında o güzel biralar vardı. Çekmeyi akıl edebildiğim birkaç tanesi.

el yordamıyla

el yordamıyla yaşamaya alışmıştık yıllarca, şimdi biraz daha açıldı sanki gözümüz ışık geliyor yavaştan insanlar insanlar her yerdeler parlıyorlar çarpa çarpa büyüdük onlara gözümüzü aldılar, yerine ne verdiler, organlar birbirinin yerine geçiyor belki de iyi kötü yolumuzu buluyoruz, hayır kötü manada değil, bir yol buluruz ya da gerekirse açarız manasında. yollar tıkanınca yine de bir şekilde nefes almaya devam ettik, ışıklar yoktan geldi ve bizi buldu, şimdi bizim gibi birileri bizden habersiz içeride kıyıda köşede büyümeye devam ediyor. yine elimizi koyuyoruz orada mı acaba diye, hala hayat var mı diye, yüksek ses dalgalarının etkisini göstermeyen elimizin sıcaklığını hissedecek mi diye. elimizi kolumuzu bağlayan kaderin kafasının dikine gitmesine inat hala ayaklarımızı kullanalım, dikilelim ve kendi hayatımızı kuralım diyedir umudumuz.

içeriden eleştiri

kendi sınırlarımıza dayandıysak artık yeni bir dünya kurmanın vaktidir tabii ki; kendi kendimizle çok fazla eyleştik, çok fazla eğlendik, artık biraz da başkalarını düşünmenin vakti, kendinden birilerinin. yeni bir hayatın başlangıcı, her türlü kuralın sorgulanması, belki farklı olabilir, ama yine de bizden, içeriden bir eleştiri. zaten bayaadır sıkıcı bir adama dönüşmüştüm, toparlanmam için iyi olacak!

yeni dünya

Ne yalnız eve dönüşlerimde, sabah kahvaltılarında ne kendi kendime söylenmelerimde, uykuya dalışlarımda bu anları pek hayal etmiyordum. Henüz algılamakta zorlanıyorum. Aldığımız her nefes bizi yeni deneyimlere taşıyor. Gerçekleşebileceğine daha yakın zamana kadar olanak olmasa da, şimdi baba olmaya hazırlanıyorum. Sokakta çocuklar vurulurken bir çocuğun büyümesi için  yeni bir dünya kuruyorum.

aalborg notları #2

Aalborg'ta ikinci gün, üniversitede geçti çoğunlukla. Erken yattığım için erken uyandım, kent karanlık ve sesiz olduğu için uyandıracak dış etken oldukça az. Saat 8.30'da duraktaydım ama hala her yer karanlıktı, 9'a doğru aydınlandı. Kar hafif hafif başlamıştı. Durakta otobüsün kaçta geleceğine dair liste var ve saniye şaşmıyor. Şehrin dışına doğru çıktıkça kuzeye özgü sivri ya da dik çatılı mütevazi müstakil evler çoğaldı. Şehir içinde de öyle apartman yoğunluğu yoktu gerçi en yükseği 5 katlı birbirine benzeyen evler vardı. Bazı yerlerde lojman benzeri daha tektipleşmiş evler vardı, öğrencilerin ya da göçmenlerin oturduğuna dair izlenime kapıldım. Tabii ki her yerde -o soğuk havada- sabah koşusu yapan ve bisiklete binenler vardı. Yolun yanında, kaldırımla yol arasında özel bisiklet yolları bütün şehre yayılmış durumda. Hatta bisikletler özgü trafik lambaları bile var. Üniversite kampüsü yine yatay bir şekilde organize edilmiş, kampüs girişi diye birşey yok zaten; kentin

aalborg notları

Yolculuk gece 1.30 otobüsüyle başladı; evden çıktığımda ilk kez tek başıma yurt dışında olma fikrine alışmaya çalışıyordum; bu bir özgüven testiydi daha çok. Sabah havaalanında iki üç kişi vardı ve uyuyorlardı; onlara uymaya çalıştım ama heyecan izin vermedi. Asıl işler İstanbul'a inince olacaktı; birkaç internet işi ve para meseleleri. Tabii ki aslolarak vizesiz geçecek olmanın şaşkınlığı. Polis çıkış damgasını kolayca vursa da ben hala arkamdan seslenecekleri korkusuyla ağır ağır yürüdüm envayi çeşit insanın bulunduğu kalabalığa. Kısa süre de olsa lounge konformizmi ve arkasından işte uçaktayım. Gariptir ki Danimarkalı haltercilerin arasındaydım. Sağımda solumda kaslı ergenler vardı. Halter ve kuzeyler; pek ilişkili değildi kafamda. Sanırım onlar da artık standart ve demokrat olmaktan sıkıldılar.  THY'nin süper yemekleri ancak iç hat uçuşlarından farklı olmayan uçaklarıyla işte geldik; bulutların arasından "bir şehre merhaba dedim". İlk şok, havaalanında döviz ofi

Aalborg'tan

Resim
İlk uluslararası konferansım için Aalborg'taydım. Oradan birkaç kare.  Utzon Center Kütüphane'den 80'ler köşesi kampüsten.

Aa...

Kuzeyden bildiriyorum, yuvarlağın yukarısından; bir şeylere başlayacaksak bu A'dan olmalıydı-hatta iki Aa yanyana, öyle oldu. Hayatımızda yeni şeylere başlıyoruz. Denedik ve oldu, olmayacak işler gibiydi. Şimdi ben biraz uzaklaşıp geri döndüğümde yeni biri olacağım. En azından onca yol katetmiş, yolların sonunda dönüp dolaşıp kendine gelmiş bir kişi.