Kayıtlar

cemal süreya etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

balzamin

sen el kadar bir kadınsındır, sabahlara kadar beyaz ve kirpikli... bazı ağaçlara kapı komşu, bazı çiçeklerin andırdığı, iş bu kadarla bitse iyi. bir insan edinmişsindir kendine, bir şarkı edinmişsindir, bir umut... güzelsindir de oldukça, çocuksundur da... saçlarınla beraber penceredeyken, besbelli arandığından haberli, gemiler eskirken, deniz eskirken limanda; sevgili. (cemal süreya)

sevgilim bir günün...

"Sevgilim, bir günün ortası şimdi taşıtlar hızla gelip geçiyor, her yer kalabalık, ben seni düşünüyorum bir bodrum kahvesinde uzat bana uzat ellerini izinli askerler görüyorum, kırıtarak yürüyen işçi kızlar istanbul her günkü yaşantısı içinde, uğultulu, güvercinler güneşten bir sessizliği biriktiriyor. ben seni düşünüyorum, seni hani tıpkı o ilk günlerdeki gibi "kalbim" diyorum, kalbim daha dün tezgâhtan çıkmış bir su sayacı gibi aşkı anılar besliyor, düşler kadar bu yüzden diyorum ki "aşk, eskidikçe aşktır" sevgi, eskidikçe sevgi. günümüz ekmeğimiz, türkümüz çoluğumuz çocuğumuz binalar yan yana yükselip gidiyor vapurların ağzı köpük içinde uzaklarda ne kapılar açılıyor trenin biri bir istasyona varıyor oradan çıkıyor biri. her şey biliyor, her şey sen biliyor musun bakalım seni nice sevdiğimi? üstüne titrediğimi? geldiğimi? gittiğimi? hadi!" (cemal süreya)

gölgem

Resim
yükümü yüklenip koltuklarıma, gölgemi düşürdüm demir yollara. uzadıkça uzadı derdim, gün gibi battım, eridim; daha neler neler derdim ama ayıp filler kuruyor dilim... " gölgeme bak gölgeme amma aşık, amma divane oturmuş kanepesinde gurbet elin kendini seyreder gözlerimde amma aşık, amma divane. gölgene bak senin gölgene amma fakir, amma biçare ceplerini elleriyle doldurmuş aynı kanepesinde gurbet elin amma fakir, amma biçare. ya öbür adamın gölgesi, öbür amma hinoğlu hin, amma hergele ayıp fiiller kuruyor belli kulakları toprağın üstünde kocaman amma hinoğlu hin, amma hergele. gölgelere bak gölgelere amma işsiz güçsüz, amma avare şarkılara inanıyorlar bütün gün hepsi de aynı şarkının insanları amma işsiz güçsüz, amma avare..." (cemal süreya)

gece bitkilerinden

gece bitkilerinden korkuyorum, hayır, geceleri bitkilerden! gizlenirken vurulmuş ulaklara ağıttır bana açtığın her telefon. iki kalp arasında en kısa yol: birbirine uzanmış ve zaman zaman ancak parmak uçlarıyla değebilen iki kol. an ki fıskiyesi sonsuzluğun, keşke yalnız bunun için sevseydim seni. Cemal Süreya

"sesin senin"

"kahkaha kesin bir sınırdır senin sesin için; geçmezsin kahkahaya. Bu da gülümsemeyi senin tapulu malın yapar. Gülmek sende gülümsemenin bir noktada taşkınlığı oluyor daha çok. Bu bakımdan gülümsenin bütün öğelerini de birlikte getiriyor. (...) sanırım, bakışlarla sesler arasında bir bağıntı kurulabilir. belki de yanlıştır bu varsayım. Ama doğru olsa, senin sesinle bakışın arasında bir paralellik, hatta bir özdeşlik olduğu görülebilir. (...) söz bitince senin sesin de biter; oysa sözü tüketen sesler vardır; söz tükendikten sonra başlayan sesler vardır. Senin sesin sözle özdeş. Çığlık değil, düşünce senin sesin. (...)" (Cemal Süreya/Sesin Senin/Sevda Sözleri)

okyanusta damla

Dün gece ev kalabalıktı, pek alışık olmadık şekilde; sonra sabah kalkıp oy vermeye dağıldık usul usul. Bu kentte ikinci oy verişim; geçen yerel seçimlerde katılım oranını düşürmekten başka bir şey yapamadım. Şimdilik takip ettiğim kadarıyla katılımım da çok birşey değiştirmiyor. Yolda hala "il genel meclisinde ne yapsam" diyordum... Okyanusta damla. Bu kente dair hissiyatı, Cemal Süreya özetliyor; "Adını titizce saklayan bir sokak buldum Şimdi söyleyemem hangi alanın arkasında, Oradan geçerken hep seni düşünüyorum, Belki de oralarda bir yerdesin, Sen tavşan aralığı, Sen ağzımın tadı, Bir buluş gibisin! - Ağır ol Bay Düzyazı, Sen ancak uçağa binebilirsin! Ankara Ankara. Ey iyi kalpli üvey ana!" (Oteller Hanlar Hamamlar İçin Sürekli Şiir'den)