Kayıtlar

doğum günü etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

41'den

 20'li yaşların ortalarından beri devam ettiğim bu blogta hala ne yazabilirim bilmiyorum. Yaşıyorum ve ölüyorum. Her nefes beni sona yaklaştırıyor; o yüzden nefesimi tutuyorum. Denizin altında tabi, 20 bin fersah altında; bambaşka bir yerde, gidemediğim, olamadığım, bulamadığım herhangi bir yerde. Burada. Alıyorum ve veriyorum. Hayatta kalıyorum.  Eski yazdıklarıma bakıyorum. Bugün olsa yine yazardım Elimde olsa 20'lerde kalırdım. O zamanlar 40'lar nasıl olur diye bir soru aklıma gelmiyordu. Ölümü ya da yaşlanmayı pek aklıma getirmiyordum. Okuduğum kitaplar, izlediğim filmler, gördüğüm güzellikler daha önemliydi. Şimdi bakınca görüyorum ki anı yaşamışım. Sanki yaşamıyor gibiydim ama yaşamışım. Daha iyi günler özlemi hep vardı; demek ki yarın daha güzel bir günmüş. "hep yarın olsun."  Bugün yeniden 20'lere dönseydim yine aynı şeyi yapardım, cebimdeki bozuklarla İmge'den kitap alıp, çok satış yapıyor zaten diye Dost'tan dergi çalardım. Yakalandım ama ols...

Şaraplıktan sirkeliğe geçiş

 Yine dönüp dolaşıp bir 10 Kasım'a daha geldik; sabah ayrı bir hüzün akşamı ayrı... Yeni bir on yıl başlarken kendi adıma artık daha yorgun ve hissizim. En iyi on yılları geride bırakmış olmanın hüznü, geleceğe yönelik merakı da azaltıyor. Daha az yazmak, daha az okumakla beraber insani vasıflarımdaki zayıflama kendini daha çok hissettiriyor. Tabii ki toparlayıp yeniden yeni keyif alacağım şeyleri bulmak arayışına girebilirim. Bu sene başında yapmıştım bunu. Eski evlerin fotoları, geçen seneden kalma öykü ve video işleri ile böyle bir ivme yakalamıştım; kendime uydurduğum çalışma konuları ile acaba yeniden canlanabilir miyim diye heveslendim... Yaza doğru azalan istekler, sonbaharda düşen yapraklara karıştı. Hiçbir şey yapmadan biraz durup beklemek isteği ağır bastı. Biraz da bunu deneyelim bakalım... Toplamda, ben bunu hak etmemiştim hissi gittikçe baskın hale gelirken kendi kendime demlenmelerimde artık zamanı geçen bir fermantasyona ilerlediğimi düşündüm. Şaraplıktan sirkeliğe g...

yaşayıp gidiyorum. hiçbir yere - arşivden

Müflis tüccar eski defterleri karıştırırmış; battım çıkamıyorum; yaşayıp gidiyorum. Doğum günü yazılarını etiket altına topladım; Rüya'nın yeni başladığı, hala gitme umudunun olduğu, soruşturmaydı, sarı zarftı savunmaydı daha yormadıkları dönemden; işimi iyi yaparsam, üstüne üşeni yaparsam ödülümü alırım sandığım zamanlar...  https://disconnectus-erectus.blogspot.com/2015/11/yasayp-gidiyorum-hic-bir-yere.html "Dönüp dolaşıp geldik aynı yere, 1 yıllık turumuzu tamamladık, her şey olması gerektiği gibi. Bu klişelerle birlikte yaşamaya devam. "Yaşıyorum, ölüyorum". 5 lt'lik yağ ne kadar yeter, bu ay kredi kartı ne kadar gelecek, yeni bir ayakkabı alsak mı yoksa biraz daha mı idare etsek... Felsefi soruların yerini alan hayat tartışması. Ben Memur Bey, nasılım? Daha çabuk yoruluyorum ve daha derin uyuyorum. Daha derin meseleleri dert edemiyorum. Neyse ki eski yanlarımın bir kısmı hala ayakta. Kurtlarla savaşta hala beceriksiz ve telaşlıyım. "Beceriksiz ve korkak...

Annemsiz ilk doğum günü

Annemsiz ilk doğum günü. Pek çok şeyin ilki gibi, bunun da ilki varmış. Pazar günü mezarını ziyaret ettim, çiçek diktim. Umarım tutar ve büyür. Bu yaşa kadar pek çok işim tutmadı, ama dertleri içimde büyüdü. Yine de aynı şeyleri yapmaya devam ettim. Denedim ve yenildim. Kimi zaman beraberlikler ve galibiyetler de oldu. Daha önce yazdığım gibi orta sıralarda, "hem önemsiz hem de nemsiz bir yerde" hikayemiz geçip gitmeye devam ediyor.  Bazı rutinleri bozmayı sevmiyorum, bu da öyle. Yaşayıp gidiyoruz işte, "yıllar geçiyor yaşlanıyoruz galiba..." Arada ufak tefek mutluluklar, küçük başarılar ve büyük umutlarla nefes alıp vermeye devam... 

37'yi Geride Bıraktım

37'yi geride bıraktım. Hep kendimle ilgilendiğim için başkalarının hikayelerini yazamadım. İçimde kalabalıklar olduğu için başkasına yer açamadım. Dışımda olan biteni hep kendimle ilgili sandım. Başkalarına iyi, kendime kötü davrandım. Bu yaşıma kadar nasıl geldim, ben de şaşırıyorum. Bazı şeyler bırakınca akıp gidiyor öyle. Hayat; bıraktım gitti. Aktı sel eyledi. Yollar, yollar; bekleyişler ve hayal kırıklıklarıyla döndü durdu. Sayılar arttı, dertler birikti; yapacak bir şey bulamadım, akacak yol bulamadım; bekledim ve kırıldım. Kendi etrafımda döndüm ve kendimi yeniden buldum. Tanıştığıma memnun oldum.

yapabileceğim bunlar

İte kaka ilerlettiğim hayat, tu kaka edilmeyecek kadar değerli. Kendime kızsam da, bana kızsalar da en nihayetinde olan bu. Olduğu kadar. En iyi değil ama kötü de değil bence. Olabildiğince, olasılıklar dahilinde, bu kadar. Belki istediğim genişlikte değil, oldukça dar, ama görece başarılı. Kendimi savunmam gerek. Kendimi ayakta tutmam... Yapabileceğim bunlar. En iyisi için mücadele etsem de, Spinozacı bir çaba ile somut durumun gerçekleri arasında diyalektik bir gerilim var. Duvarlar sağlam, yıkmak zor. Omuz veriyorum hala. Karşı tarafın yıkması da zor o yüzden. Nasırlaşmış yerlerimi ovalayıp, kremleyip, ah uh içinde yola devam. Berabere. Kazanamadım ama kaybetmedim de. Kendin gibi olmakla başkalarına kendini sevdirmek arasında uçurum varsa, kendimi tercih ediyorum. Bencillik. En nihayetinde bir tane ben var. Bu kadar.

sız siz

Açıkçası boktan bir hayatın içine sıkışıp kaldım. Bu yeni bir şey değil  O yüzden tekrarlamak gerek: Kendi seçtiğim hayatı yaşıyorum, kızacak kimsem yok. Kazdığım kuyuda kaldım, derin kazmışım çıkamıyorum. Uydurduğum hikayeyi bozamıyorum. Okuyorum, yazıyorum; keyifsiz. Kızıyorum, bağırıyorum; sessiz. Nefes alıp veriyorum; sebepsiz. Yola devam... frensiz.

yaşayıp gidiyorum. hiç bir yere...

Dönüp dolaşıp geldik aynı yere, 1 yıllık turumuzu tamamladık, her şey olması gerektiği gibi. Bu klişelerle birlikte yaşamaya devam. "Yaşıyorum, ölüyorum". 5 lt'lik yağ ne kadar yeter, bu ay kredi kartı ne kadar gelecek, yeni bir ayakkabı alsak mı yoksa biraz daha mı idare etsek... Felsefi soruların yerini alan hayat tartışması. Ben Memur Bey, nasılım? Daha çabuk yoruluyorum ve daha derin uyuyorum. Daha derin meseleleri dert edemiyorum. Neyse ki eski yanlarımın bir kısmı hala ayakta. Kurtlarla savaşta hala beceriksiz ve telaşlıyım. "Beceriksiz ve korkak bir hayvandır." Üzerime biraz gelinince, panikle paranoyalara savruluyorum. Bu gerginliği aşmak için belki yersiz espriler, kahkahalar ve komediye daha çok dönüyorum yüzümü. Ben deli değilim! Sadece sizlerle idare etmeye çalışıyorum. Beni kendime bıraksanız o kadar da güleç değilim. Sizin yüzünüze gülmekten başka çarem yok. Ama içim gülmüyor. Halbuki eskiden sadece içim vardı; içip içip dertlendiğim. Şimdi bir d...
Günün başında yalnız, sonunda birlikte olmak bugüne kadar çıkan kısmın özeti değil mi? İçeride iyi kötü iş, eş, ev, düzen kurmuşken dışarıda iletişimsizlik, şaşkınlık, tecrübesizlik, korku, kaygı var. Gerçek hayatın düzensizliğine karşı içeride kurulmuş rahatlıkla nereye kadar gidebilirim bilmiyorum. Üçüncü 10 yılın başlarında henüz çözülememiş çelişkilerle yola devam ediyoruz. Anadolu'nun bozkırında yeşilliğimizi korumaya çalışıyorum.