Kayıtlar

hakan günday etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

oğuz türkleri

Az'in sesli güldüğüm pasajlarından biri: ' "Çünkü Oğuz Atay'ı bilip de, o zamanda yaşayıp da başına gelenleri görmezden gelen kim olmuşsa, hepsi suçlu! Onun için pişma falan değilim! Neye pişmanım biliyor musunuz? O iki herifi öldi zannedip de oradan çıktığma!" "Senin ne ilgin var Oğuz Atay'la?" diye sorulunca gülmüştü Derda. "Ne demek ne ilgin var? Biz Oğuz Türkleriyiz!" Soruşturmanın bundan sonrası aniden ilginçleşmişti. Yeni bir terör örgütü keşfetmiş olmanın heyecanıyla soruldu. "kim bu Oğuz Türkleri? Örgüt müsünüz siz? Kaç kişisiniz?" "Bak onu ben de bilmiyorum. Yani orada bir yerde olduklarını biliyorum ama kimler, kaş kişiler haberim yok. Ama her yerde işaretlerini görüyorum." "Ne işaretiymiş bu?" denfiğinde de O'nun içinde A'yı çizmişti kağıda. Polislerden biri "Ama bu..." diyecekti ki diğeri kolunu onu susturmuş ve sormuştu: "Genç olanları çıkarmışsın meyhaneden....

yalnızlık kurşun geçirmez

"O kitaplardaki yalnızlığı çok gösterişli bulurdum. Aynı zamanda da korkutucu. (...) Ama artık biliyorum yalnızlığın o kadar da korkutucu bir yanı olmadığını. Tabii ruh sağlığı yerinde ve içlerinde bir tek kişi taşıyanlar için söylemiyorum. Sözüm benim gibi içinde binlerce ruh taşıyanlara, Uzakdoğu efsanelerindeki canavarlar gibi yedi kafalı tek bedenli insanlara. Ben hep kalabalık oldum. Şehrin uzağındaki bir semte giden, günün tek otobüsü kadar kalabalık. (...) Dolayısıyla iyi geldi bana yalnızlık. Kendime yeterince zarar veriyordum. Ve bir de dünyanın vereceği zararları ortadan kaldırmanın imkanı olmadığına göre, yoklarmış gibi davranarak yalnızlığı seçmek en doğrusuydu. Yalnızlık kurşun geçirmez. Dostluk, aşk, aile geçirmez. Hiçbir şey geçirmez. Dışarıdan sokmadığı gibi içeriden de çıkartmaz. Cerahat yapar. Antibiyotiğini de kendine besler. Yeter ki nerede olduğu bulunsun..." (Hakan Günday/Kinyas ve Kayra/syf152)