Kayıtlar

Temmuz, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bugün

Bugün Alsancak'a gittim, vapura bindim, insanlara baktım, kötü haber almadım, iyi haber buydu, müşteriler dışında tuvalete giriş 5 tl yazılarını gördüm, eski pencere çerçevelerine ve yıkılacak bina içlerine çizilmiş grafititelere duygulandım; söyleyeceklerim buydu.

Videolar

Youtube'ta videolar yayınlamaya devam ediyorum; çoğunlukla kitap tanıtımı, arada memleket esintisi. www.youtube.com/yavuzy

Yolculuk öncesi

Kafamdaki kargaşayı adana otogarında görmek mümkün; mahşerin kopyası, her çeşit ses ve gürültü, mizaç ve mizah, korku ve gerginlik. Biliyorum bunları bir yerden. Sessiz ve karanlık odalardan dağ başına geçtim, acaba sonum burası mı diye içim içimi yiyerek, toprağa akın olmanın verdiği sağaltım. Rana Dasgupta'nın Solo'sunu okuyorum bir yandan, yine yaşlılıktan geçmişe yolculuk hikayesi. Ben de kendimi nasıl heba ettiğimi izliyorum çeşitli anılarda, nelere cesaret edemeyip nelerden kaçtığımı, kimleri kırıp neleri döktüğümü. Kendime haksızlık etmeye devam. Sırtımı sıvazlasın diye ancak annemin yanına gelebildim. Pek arayıp soranım yok. Ne desinler, onların söyleyeceklerini ben kendime söylüyorum. Kendimden başkasını düşünemiyorum. Ama düşünmeliyim. Etrafta dertlenecek çok şey var. Kendimden biliyorum. Şaka şaka, hiç bir şey bildiğim yok. Uzun bir yolculuk öncesi kendi kendime konuşuyorum. İnsanları pek sevmiyorum ama kendi kendime de sıkılıyorum bazen.

tekrar

Hayatın çeşitli dönemlerinde sıkça olan bekleyişlerden birine daha imza atıyorum bugünlerde ve biliyorum ki "beklemek, gövde kazanması zamanın". O gövde de beni eziyor. Bu ezilmenin nedeni kafamda uydurduğum senaryolar ve kurduğum denklemler. Aslında bu hünerimi daha kurgusal işlere verseydim şimdiden hikayeler yazmaya başlamıştım. Kendime her gün yüzlerce kez tekrarladığım ve bir şaman büyücüsü gibi görev edindiğim tekerlemelerim, önceki yaşananlar, beni hem rahatlatıyor hem gerekiyor. "Daha önce de şöyle olmuştu, şimdi de böyle olacak" . Buradan şairane bir iş çıkmayacak; hayatın rutini içinde kaybolup gideceğiz. Kendimi hırpalamaya değmez.

Tespit

Kendime dair en iyi tespitim şu (burası kişisel bir blog, değil mi?) : eğer ben mütevazı olup azla yetinirsem hayatın beni ödüllendireceğini düşündüm . Dengeyi o kuracaktı. Ben azı kabul edecektim, o çoğaltacaktı. Ben kötüyü kabul edecektim, o iyiyi verecekti. Ben sıradanı nasiplenecektim, o gökyüzünden yıldızlar indirecekti. Ben istemem diyecektim, o yan cebime koyacaktı. Denge vardı, değil mi? Denge olmalıydı. Olmadı. İşte bu olmadı. Denge kurulamadı. Ben üstüme düşeni yaptım. Ama bence beklediğim hediyeleri alamadım. Hala beklemeli miyim bilmiyorum. 35inden sonra bu iş değişir mi? Bu denge kurulur mu? Daha fazlası için kavga mı etmeliyim? Ben ancak kendimi dövmeyi öğrendim.

Çözülür

Her şey çözülür ve ben de çözülüyorum. Sorun yok; hallolur. İlmek ilmek ayrılan parçalarım, hünerli ellerde bir örgüye dönüşür. Her şey olacağına varır. Demek ki bir kördüğüm olarak örgü olacağım. Kendi ipliklerime dolaşacağım. Biraz beklersen düzelir. Biri gelir çözer. Başkalarına önerdiğim yollar kendimde tutmayacak. Yeni bir kurgu yaratamadığım için uyduruk gerçekliğin içinde takılı kalacağım. Halbuki bir hayalperest olma hedefiyle çıktığım yolda sessiz sakin bir hayat sürme isteği, minimalist bir yaşam tarzı arayışım varken şimdi durur vaziyette kafamın içindeki karmaşadan çıkamıyorum. "everything you need is around you, only dangerous is inside you" , demişler miydi? Duymuştum. İçimdeydim. Zaten oradan çıkmamak tek problemim. Dışarıda bir hayat var ve ona dair attığım her adımda işler sarpasarıyor. Geri döndüğümde de içerisi aynı olmuyor. "Aslında gerçek bir sorun yok ama hep aynı dertler hep aynı...". Sorun yok; çözülür; çözeceğim. Kendi kendime. Belki de so...