Futbol birçokları için saçma bir alandır, kafa yormanın gereksiz olduğu; tribünler de kalabalıkların yığıldığı anlamsız bir bütün… Onlar, 11 kişinin bir topun peşinden koşup onu bir çizgiden geçirmeye çalışmanın, neden bu kadar büyütüldüğünü merak eder; “hadi onlar para peşindeler, ya onların peşinden koşanların derdi nedir” diye hayıflanırlar. Doğrudur, belki haklı oldukları noktalar da vardır; ama hayat ne kadar anlamlı bir bütün ve ona dair sorulara aranan cevaplar net ise, futbol için de bu geçerlidir; çünkü “futbol, fena halde hayata benzer”, bizzat onun içindedir. Dolayısıyla ortada yaşamsal bir sorun vardır. Bu soruna dair, kişisel bir savunu yapmak isterim, izninizle… Bazen evimin az ötesindeki Cebeci Stadı’na bazen de saatlerce yol tepip kilometrelerce uzağa gidiyorum hayatın bu alt-kümesine dahil olmak için. Bazen içinde bulunduğum kitle, sahadaki kalabalıktan daha az oluyor, bazen onları “tükürükleriyle boğacak kadar” kalabalık. Bazen sessizlik hakim oluyor, sahadaki iti k...