10 no'lu Öykü
Sıcaktan bunalmış halde, gittikçe uzayan sokakta, gittikçe sararan nesneler içinde son çabalarımla bir kaç adım daha attım. Nesneler sanki eriyip birbirine girmeye başlamıştı. Sonra ilk bulduğum gölgeye sığındım, yanımda sokak hayvanları için bırakılmış bir su kabı vardı ki bir ara gerçekten içim gitti içmeye. Bir kedicik hislerimi anlamış olacak ki bu bize ait dercesine gelip yalandı sudan. Ellerimi yere koydum; yerlerin buz olduğu bir günü anımsayarak içimi serinletmek istedim, bu sıcakta düşünülebilecek başka bir şey yoktu. Takatimin niye bittiğini kafamı kaldırıp karşımdaki binaya bakınca anladım. Evet, burasıydı. Demek kas hafızam beni yanıltmamıştı, ancak bu kadar yürümeye alışıktım. Yine de orası mı burası mı diye bakındım biraz; ağaçların üstüne kar taneleri serpiştirmeye çalıştım. Sokakta kimsecikler yoktu, sararmış binalar gittikçe bir mısır tarlası görünümü aldı gözümde. Halisünasyona başlamıştı zihnim belki de. Beni buraya getiren bir takılı kalmışlık ve tutsaklı...