Bugünler kötü olduğundan değil ama geçmiş günleri hatırlamanın tadı bir başka. 2000'li yılların başı, sanki 70'lerden parçalar gibi geliyor bazen. yurttan çıkıp gazete alıp, Ezgi'ye gidip çay-simit... O zamanlar, orası da bizim gibi pejmürdeydi, şimdiki renkli kıyafetlerini giymeden önce... Öyle olduğumuzdan, biraz da öyle olmak istediğimizden yalnızlığımızla kalabalığın içine dalmalar. Yürümek yürümek yürümek. Ankara'yı benim yapan şey biraz da bu olmuştu. Şimdi başka bir şehirde yürüsem de benim aklıma takılı kalan o.

Dün derste, "we don't need no education"ı mırıldanırken öğrencilere, tabii ki Konur sokakta izbe bir odada Wall izlediğimizi hatırladım.

Kıyafetlerimiz değişti, başkalarıyla konuşmaya başladık artık, onlar bizi dinlemeye başladı. Ama aklım yerinde. Kafamın içinde. Orada takılı kaldığı için de bir parça sıkıntıda.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

41'den

Annemsiz ilk doğum günü