iyi haber-kötü haber döngüsünde sıra hangisinde bilmiyorum. tatil sonrası hızlıca gelen haberler ve sonuçlarla can sıkıntısı ve mutluluk birbirine karıştı. "hayat biraz da böyle bir şey değil mi" tespitçiliğine elimin tersini gösterebilirim. yine de işi absürdlüğe ya da inada çevirip "du bakalım" ne olacak noktasına getiriyorum. kısa gezilerle kafa dağıtıp sezonun başlamasıyla yeni bir tempo kazanmayı ve sonrasında atina seyahatini/konferansını düşünüyorum.

bir önceki yazının son satırlarına doğru, ocaktaki sarmaların altını kapatmayı unuttuğumu fark edince, yazarken ve düşünürken hayatı ıskalamamak gerektiğini fark ettim! mevlana ya da sun tzu alıntıları kadar etkili olmasa da facebookta paylaşılacak kadar nüktedan, değil mi? "sarmaların yanık kokusunda, bazen fırınlanmış yemek tadı bulmak gerek" ya da "savaşmaya mecalin yoksa niye açtın tencerenin altını o kadar".

30 yaşla birlikte hayata dair tespitlerimi internet klişelerinden öteye taşımak için daha çok uğraşmam gerek.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

41'den

Annemsiz ilk doğum günü