Albümün en iyileri Tahta Kılıçlar ve Kara Şair olarak netleşiyor benim için. Genelde albümlerde arkada kalan şarkılardan favori seçmeyi severim. Zaten albüm, Her Şey Siyaha Giderken'den sonra çizgi değiştiriyor gibi; daha Cenk Taner albümü havasına giriyor. Öyle ki "Silah Sesinde Yunuslar" ile iyice dibe vuruyoruz, karanlığın en koyu yerine yaklaşıyoruz. En sonda "Kadıköy Karabatakları" neşeli melodisiyle bir alarm gibi bizi uyandırıyor uykudan. Uyandığımızda daha mı iyiyiz bilemiyorum.
İlk bölümde, "Felek Felemenk'ten Geçmiş"te ile bir "Şeyler Arasında" havası, "Geyikli Baba Uzaylılar Şarabı" ile "Duymuştum Şehirdeydim" eğlencesi bulmak mümkün. "Aklımın Sibiryası" ve "Bir Şehre Merhaba Dedim", "Doğdum Ben Memlekette" melodikliğini devam ettiriyor.
Çok gezen mi bilir çok okuyan mı?
Avrupa'nın ortalarında dolandıktan sonra Anadolu'nun ortasına geri döndük. Arada batısında da konakladığımız oldu; elektrik kesintileri, yangınlar, sıcakla beraber. Gezip gördüklerimiz, hissettiklerimiz, ter ve yorgunluk iç içe geçti; içe aktarıldı. Bolca fotoğraf kayda geçti. Hafıza kaydı... Kayıp düşmesin diye anılar. "Çok gezen mi bilir çok okuyan mı?" denklemini birlikte götürmeye çalıştım her zaman. Ama para olunca zaman, zaman olunca para olmuyor çoğu kez. Zamanımız daha bolken paramız azdı; yine de kayıtlara eklenen çokça yer oldu. Kimisi 36'lık filmlerde, bazıları basılı kağıtlarda kaldı. Şimdilerde çoğu dijital. Öncekiler soluyor, sonrakiler yer açılsın diye siliniyor bazen. Hafızalar doluyor; sıfırlamak gerekiyor. Gençlikten orta yaşlılığa, orta sınıf dertleri... Okudum ve yazdım; gezdim ve dolaştım. Tekken iki ve şimdi üç olduk. O da ayak uyduruyor bize, tin tin geziyor sokaklarda; seviyor. Yeni yollar aşındırmak için zaman ve para kollamaya devam.
Yorumlar