iç sesimizi daha az duyuyor olmak sanırım büyümenin göstergelerinden. dışarının hayhuyundan dolayı içeriyle daha az ilgileniyoruz. şimdi dışarıdan duyulacak yeni sesler olacak. bebek ağlaması.... yeni bir deneyimin, daha öncesinde olmayan uzun bir yolculuğun başına doğru gidiyoruz; son düzlükteyiz. yeni bir şehir, yeni bir ortam, bir türlü bulunamayan kafa dengi arkadaşlar derken artık yeni bir ev ortamının da eşiğindeyiz. yaparak öğrendiğimiz için hayatta , buna da bir ön-hazırlık mümkün değil. oldum, hazırım demek imkansız. sadece bekleyerek, yaparak, sabrederek, bazen unutarak veya yaptıklarımızdan vazgeçerek, çok az ön bilgi ve fazlasıyla deneyimcilik üzerine kurulu yaratıcı bir hayatımız var. iyi mi kötü mü bilmediğim iç sesin yönlendiriciliği de yoksa artık dışarıdan duyduklarımıza kulak kabartarak, anlamaya ve yorumlamaya çalışarak yeni bir yaratım serüvenine doğru gün be gün ilerliyoruz.
Çok gezen mi bilir çok okuyan mı?
Avrupa'nın ortalarında dolandıktan sonra Anadolu'nun ortasına geri döndük. Arada batısında da konakladığımız oldu; elektrik kesintileri, yangınlar, sıcakla beraber. Gezip gördüklerimiz, hissettiklerimiz, ter ve yorgunluk iç içe geçti; içe aktarıldı. Bolca fotoğraf kayda geçti. Hafıza kaydı... Kayıp düşmesin diye anılar. "Çok gezen mi bilir çok okuyan mı?" denklemini birlikte götürmeye çalıştım her zaman. Ama para olunca zaman, zaman olunca para olmuyor çoğu kez. Zamanımız daha bolken paramız azdı; yine de kayıtlara eklenen çokça yer oldu. Kimisi 36'lık filmlerde, bazıları basılı kağıtlarda kaldı. Şimdilerde çoğu dijital. Öncekiler soluyor, sonrakiler yer açılsın diye siliniyor bazen. Hafızalar doluyor; sıfırlamak gerekiyor. Gençlikten orta yaşlılığa, orta sınıf dertleri... Okudum ve yazdım; gezdim ve dolaştım. Tekken iki ve şimdi üç olduk. O da ayak uyduruyor bize, tin tin geziyor sokaklarda; seviyor. Yeni yollar aşındırmak için zaman ve para kollamaya devam.
Yorumlar