uçurumun kenarında

uçurumun kenarında dolaştığımın farkındaydım ama aşağı bakmamaya çalıştım, hiç içime bakacak halim yoktu, içim boştu. bu seferki uçurum, devlet, hukuk, pasaport, savcılık gibi hiç de romantik olmayan, laf salatasıyla doldurup atlayamayacağım gerçeklikteydi, yani can sıkıcı. karanlık ormanda seke seke gezinen kız çocuğu saflığında kalıyorum bu gerçeklik karşısında. gerçek hayata yaklaştığımı düşünsem de daha çok uzakmışım, iyice ittirdiler böylece dibine kadar. geri dönüş var mı buradan? yoksa hep düştüm düşeceğim kaygısıyla dengemi bulmaya çalışırken elimi kolumu mu sallayacağım? uzaktan geçen gemiler görürler mi bu el sallamaları? uzaktakiler kendi dertleriyle meşgul, gemi su alıyor. kenarda köşede olsak da hala ayaklarımız karada.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

41'den

Annemsiz ilk doğum günü