bu aralar...

Bu aralar erkenden uyuyorum, kafamın içinden ve dışından kaçmak için; televizyon ve telefondan kurtulmak, dırdır eden zihnimi susturmak... Tabii beni gecenin köründe uyandırdığı da oluyor;bazı önemli kararları o anlarda aldığım oldu, bunlardan biri daha iyi bir insan olamayacağım gerçeği değil, başka bir şey. Ya da öğleden sonra biralarının etkisiyle erkenden sızıyorum, o zaman da baş ağrısının bana söyledikleri oluyor: damarında dolaşan gerçeklik artıyor, müdahale etmelisin. İçimdeki dev uyumuyor. Devirmek istiyor duvarları.

Hayatımın bazı dönemlerinde çok farklı şeylerle ilgilenmişim, şimdi fark diyorum; o filmin ya da şu albümün çıkış tarihlerine baktığımda, o aralar ben ne yapıyorum diye sorduğumda, hayatımı değiştirmek için uğraşıyordum diyorum. Fazla kurcalamışım. Dağıttım ama toplayamadım. Salladım ama yıkamadım. Yıkamadılar. Öyle yamuk kaldım, tek ayak üstünde ceza. Devrilip gitti devran, duramadı. Dengesiz.

Spora gidiyorum, kitap tanıtım videoları çekiyorum, montaj falan yapıyorum, kaşımın gözümün oynadığı, dudağımın büzüştüğü anları birleştiriyorum. Bazı kaslarımı hiç kullanmadığımı fark ettim. Varlığından habersizmişim, aynı rutin içinde çalışıp dururken, diğerlerini görmezden gelmişler. Birbirlerinden habersizlermiş. Aynı bedenin içinde farklı yerlerdelermiş. Mutlu mesut geçip gideceklerdi buralardan, onları da uyandırmak istedim, biraz da onlar acı çeksin. Hep kalp kası değil, biraz da onlar yorulsun. Açıkçası ben çok yoruldum. Madem satamadım kendimi, devredip gideceğim.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

41'den

Annemsiz ilk doğum günü