minimal öykü denemeleri #2
Kapının ziliyle uyandı. Sanki ilk çalışı değildi, gittikçe sıklaşıyor ve uzuyordu çünkü. Zilin üzerindeki parmak telaşlıydı belli ki. Pijamasıyla çarşafı aynı renkte miydi, yoksa henüz gözünü yarı açtığından mı öyle gelmişti? Beyni değil ama kasları onu kapıya kadar getirdi. Kapıyı açtığında karşısındaki çocuk bir adım geri gitti, gözlerini kırpıştırdı, yüzü biraz ekşidi. Muhtemelen içeriden gelen anason kokusu çocuğu sersemletti. Böylece sersemlik dengeleri biraz da olsa yakınlaştı. - Ahmet Bey, yayınevinden geliyorum. Dün teslim edeceğini söylemişsiniz dosyayı ama sizden ses çıkmayınca beni gönderdiler. Telefonunuz da... - İnsan bir günaydın der. Tamam getireceğim yahu... Pazartesi dedim. - Bugün salı. Akşam oldu bir de. - Nasıl? - Salı bugün, dün için teslim ederim demişsiniz. Telefonunuz da... - Ne salısı ya? - ... - Ne yapıyorum ben iki gündür? - Bilmem, sanki yeni uyanmış gibisiniz. Herhalde uyudunuz. -İki gündür mü? - Telefonunuz kapalı olduğu için ulaşamam...