minimal öykü denemeleri #1

- Abi günaydın; bizim işi unutmadın değil mi?

- Yok, yok, onu şey yapacağız, ilgileneceğim, göremedim adamı... (hangi iş?)

-Aman unutma abi, Allah razı olsun...

-Yok canım, şey yaparız, merak etme, ne demek... (Allah'la baş başa bıraktı beni)

Soğuk yüzünü yaladı, gözlerini kırpıştırdı, timsah gözyaşı gibi bir şey kenardan aktı, beresini kafasına gömdü, daha sabahın köründe omzuna sorumluluk yükleniyordu. Adımlarını sıklaştırmak istedi ama arkasından ona bakan gözlerin örümcek ağlarını da hissetti. Sanki ilerleyemiyordu, kopmak için şöyle bir sırtını oynattı, paltosunu toparladı. Adımları hızlandı, hava soğuktu, bu adam da nereden çıkmıştı şimdi karşına. Yaşamsal bir mesele.. İş, güç. 

Geçenlerde işten çıkarılmıştı, apartman girişinde yine böyle denk gelmişti de nereden estiyse "bir bakalım bizim şirkete" diye ağzında kaçırmıştı. Şimdi karşısına çıktı. Hayat, zor. Engeller. Kendini kurtardı da sıra başkasına...

Derken sağdan gelen servis otobüsünü fark etti. Ama ona çarpmasını engelleyemeyecekti. Daldığı yerden çıktı, yeniden soğuğu hissetti. Biraz sonra beyaz bakalit gövde siyah kaşe paltosuyla temas edecek ve mavi beresinin içine gömdüğü kafası yere çarpacaktı. Ama ondan pek bir şey anlamayacaktı. Arabanın içindeki direksiyona  sıkıca tutunmuş, frene bastığı için arkasına yaslanmış şöförün, "laaaan!" diye bağırdığını duyar gibi oldu.  Beş duyu organının son görevi.  Yere düştüğünde ıslaklığın daha yeni buzdan suya döndüğünü hissedemeyecekti. Yaşamsal bir meselesi kalmadı. 

Hayat, kısa. Artık kendiyle baş başaydı.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

41'den

Annemsiz ilk doğum günü