Kayıtlar

Aralık, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

muhasebe #20

 Yıl sonu muhasebe yazısı geleneğini devam ettiriyorum. Bu sene evde kal günlerinde blogtaki yazıları etiketlere ayırmıştım. O yazılar da burada, yıl sonu etiketinde bir arada bulunuyor. Diğer etiketleri de sol üstteki üç çizginin içindeki menüde bulmanız mümkün.  Kıvanç Abi'den esinle, o okuduğu kitapları-izlediği filmleri listeliyor, ben de her yıl bugünlerde, o yıl neler yaptığıma dair blogun genel havasına uygun bir dilde bir şeyler karalıyorum. 2009'ta başlamışım bu işe; ilkini iki parça halinde yayınlamışım. İki üç kişi okumuş. Onlardan biri Ebru, diğeri de Mustafa'dır kesin, en eskilerden ikisi. Muhasebe #11 de üç kere okunmuş. Son yıllardakiler belki biraz daha sosyal medyada paylaştığım linklerle artmış görünüyor.  2019'un sonunda önce doçent olup arkasından annemi kaybedince, iyi kötü döngüsünde çember tamamlandı. Annemsiz ilk yıl, duruma alışmakla geçti. Derslere yazılara kendimi vereyim derken hastalık olayıyla beraber bu yıl herkes için hemen hemen ayn...

yarın annem ölecek, bilmiyordum

Geçen yıl, bugünler; bir cumartesi: Yarın annem ölecek, bilmiyordum. Ben onu son bir kez alnından öptüm bir cumartesi, onu biliyorum. Akşam evde yemek yaptım onun yerine, bizimkiler gidip akşam onu bir kez daha gördü. Uyudum. Geçen yıl, yarın: Ölüsünü öpeceğim. Çok ağır. Hafta sonu böyle şeyler olmaz. Olur mu? Pazar günü onu gömdük, yılın son haftası başlıyordu. Pazartesi yeni bir dönem başlıyordu. Tekrar edilen fiiller yeni bir anlam kazanıyordu. Hiç tekrar etmediğim bir gün başlıyordu. Dersim yoktu. Yeni bir ders aldım.  Bugün aslında başka bir gündü. Bedenin etten ve kemikten yükü, ruhtan arınınca başka bir katılığa ulaşıyor. Gördüm, dokundum, biliyorum. Soyutun ağırlığı gidince somutun katılığı omza biniyor; onu mezara kadar taşıdım. Toprağın derinliğine bir şeyler sakladık. Anılarımızı gömdük; onlara toprak attım. Tekrar çıkaracak değilim, unuttum, hiçbir şey hatırlamıyorum. Sadece uyduruyorum; bu bir hayal. Olmaz mı? Yarın annem ölecek, nereden biliyorum? Bilmiyorum. Hayatta ...

Hasan Ali Toptaş

Hasan Ali Toptaş'ın taciz eylemi ve bir o kadar da kabul etme tarzı, oldukça üzdü; büyük hayalkırıklığı yarattı. 2003'ten beri takip ettiğim, bütün kitaplarını okuduğum bir yazardı. Özellikle ilk dönem yazdıkları, 2010 öncesine denk geliyor genel olarak, oldukça etkileyiciydi; severek okudum. İki kez imza gününe denk gelmem ve kitaplarımı imzalatmam da cabası... Mazbut ve kendi halinde bir insan havası vardı. Yazdıkları da sıradan insanın yaşadığı garip olaylar üzerinedir. Gerçi son kitaplarından aynı tadı alamamıştım; benzer konular, aynı girdaplar, bitmeyen cümlelerle dilin konuyu fazlasıyla gölgelemesi... Şimdi bu düşüş trendine eklenen yıkılan imajı ve kişiliği... Meğer kendi de kitaplarında anlattığı sıradan insanın kötülüğüne bulanmış. Yazarların ve sanatçıların yazdıkları ve yaptıklarıyla hayatlarını, kişiliklerini ayırmak mümkün mü? Kötü birinin iyi yazısını beğenir miyiz? Kaldı ki ekranda, medyada görünüp hayata ve ebediyata dair iddialı laflar edip sonra hayatında baş...