Hasan Ali Toptaş

Hasan Ali Toptaş'ın taciz eylemi ve bir o kadar da kabul etme tarzı, oldukça üzdü; büyük hayalkırıklığı yarattı. 2003'ten beri takip ettiğim, bütün kitaplarını okuduğum bir yazardı. Özellikle ilk dönem yazdıkları, 2010 öncesine denk geliyor genel olarak, oldukça etkileyiciydi; severek okudum. İki kez imza gününe denk gelmem ve kitaplarımı imzalatmam da cabası... Mazbut ve kendi halinde bir insan havası vardı. Yazdıkları da sıradan insanın yaşadığı garip olaylar üzerinedir. Gerçi son kitaplarından aynı tadı alamamıştım; benzer konular, aynı girdaplar, bitmeyen cümlelerle dilin konuyu fazlasıyla gölgelemesi... Şimdi bu düşüş trendine eklenen yıkılan imajı ve kişiliği... Meğer kendi de kitaplarında anlattığı sıradan insanın kötülüğüne bulanmış.

Yazarların ve sanatçıların yazdıkları ve yaptıklarıyla hayatlarını, kişiliklerini ayırmak mümkün mü? Kötü birinin iyi yazısını beğenir miyiz? Kaldı ki ekranda, medyada görünüp hayata ve ebediyata dair iddialı laflar edip sonra hayatında başka bir şeyler yapmak/yapmış olmak ne kadar tutarlı? Tabii ki tutarsız. Belki hayatta olmasa, bu kadar tartışma yaratmaz. Ancak bunca kötülük yapmış birinin yeni yazacağı bir hikayede, romanda o duyguları nasıl, neler yaşayarak ve yaşatarak ortaya koyduğunu bilmek, okuyacaklarımızı etkileyecektir. 

Yaşam ve yazı, gerçeklik ve kurgu arasındaki bağlar, yaşadığımız dönemde gittikçe birbirine girdi; yazarın ne olduğu, nasıl yaşadığı, nasıl ürettiği artık daha göz önünde. Bu durum onu yücelttiği gibi düşürüyor da...

Hasan Ali Toptaş'ın artık yaşlılık dönemine geçip ortalıktan biraz daha uzaklaşmasının zamanı geldi. Bu dönemin böyle kötü bir olayla başlaması üzücü oldu. Ortaya koyduğu iyi edebiyatçı, hayatını edebiyata adamış, kelimelerin girdabında boğulmuş biri imajı böylece yerle bir oldu. Kendini bu duruma düşürmeden, çeşitli şekillerde anılarını yazıp ya da itiraflarda bulunup af dileyebilirdi. Ama özür metninde bile edebi olacağım diye kelimelerle oynamış ve yaşanan durumun vahametini pek anlayamamış gibiydi. Sanki gerçeklikle bağını yitirmiş gibi bir noktada... Tam da bu edebi kişilik görünümü nedeniyle yaşananlar bu kadar sarsıcı değil mi? Belki uyanıp, gerçek bir özür dilemesi, onu daha inandırıcı yapabilirdi. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

41'den

Annemsiz ilk doğum günü