yarın annem ölecek, bilmiyordum

Geçen yıl, bugünler; bir cumartesi: Yarın annem ölecek, bilmiyordum. Ben onu son bir kez alnından öptüm bir cumartesi, onu biliyorum. Akşam evde yemek yaptım onun yerine, bizimkiler gidip akşam onu bir kez daha gördü. Uyudum.

Geçen yıl, yarın: Ölüsünü öpeceğim. Çok ağır. Hafta sonu böyle şeyler olmaz. Olur mu? Pazar günü onu gömdük, yılın son haftası başlıyordu. Pazartesi yeni bir dönem başlıyordu. Tekrar edilen fiiller yeni bir anlam kazanıyordu. Hiç tekrar etmediğim bir gün başlıyordu. Dersim yoktu. Yeni bir ders aldım.  Bugün aslında başka bir gündü.

Bedenin etten ve kemikten yükü, ruhtan arınınca başka bir katılığa ulaşıyor. Gördüm, dokundum, biliyorum. Soyutun ağırlığı gidince somutun katılığı omza biniyor; onu mezara kadar taşıdım. Toprağın derinliğine bir şeyler sakladık. Anılarımızı gömdük; onlara toprak attım. Tekrar çıkaracak değilim, unuttum, hiçbir şey hatırlamıyorum. Sadece uyduruyorum; bu bir hayal. Olmaz mı?

Yarın annem ölecek, nereden biliyorum? Bilmiyorum. Hayatta hiçbir şeyi önceden söylemiyorlar. Her şeyi sonradan anlıyorsun. Bir sonraki hayat böyle olmamalı. Önceden bazı şeylere hazırlıklı olmalısın. Ona göre giyinip kuşanmalısın zırhını. Saldırılara hazırlıklı olmalısın. Ayıp olmamalı onlara. Eve çeki düzen vermelisin. Bunun emrini verdim. Ona göre hazırlanacaklar. Ona göre hareket edecekler. Ona göre duracaklar.

İnsan bu kadar bilmediği bir şeyden nasıl sınava çekilebilir? Her şeyin bir oluru var. Olur mu böyle? Bilmiyorum. Hayatta hiç kopya vermiyorlar. Hiç tekrar etmediğim yerden soruyorlar. Hiçbir şey hatırlamıyorum. 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

41'den

Annemsiz ilk doğum günü