içerisi-dışarısı dengesini tutturduğum gibi, dilsel olarak akademi-blog dengesini de kollamaya çalışıyorum. orada başka bir dil, burada başka bir dil... hızlı geçişler soru yaratıyor. hangisini daha iyi yapabildiğimi bilemiyorum. ikisinde de birbirinden parçalar bulmak daha iyi olabilirdi. keyifli bir dil oluştrmak isterdim. sıkmayan, boğmayan, okutan, sevimli... pek konuşamadığım için, yazdığım gibi bir olmak daha olası görünüyor. daha iyi bir insan olmak için daha iyi yazmak; zaten yaşamak ve yazmaktan başka bir melekem, bir özelliğim yok. hayatta kalabildiğim kadar yazmayı düşünüyorum. her ikisini de pek abartmadan, tadında bırakarak, tadından yenemyecek kadar.
Çok gezen mi bilir çok okuyan mı?
Avrupa'nın ortalarında dolandıktan sonra Anadolu'nun ortasına geri döndük. Arada batısında da konakladığımız oldu; elektrik kesintileri, yangınlar, sıcakla beraber. Gezip gördüklerimiz, hissettiklerimiz, ter ve yorgunluk iç içe geçti; içe aktarıldı. Bolca fotoğraf kayda geçti. Hafıza kaydı... Kayıp düşmesin diye anılar. "Çok gezen mi bilir çok okuyan mı?" denklemini birlikte götürmeye çalıştım her zaman. Ama para olunca zaman, zaman olunca para olmuyor çoğu kez. Zamanımız daha bolken paramız azdı; yine de kayıtlara eklenen çokça yer oldu. Kimisi 36'lık filmlerde, bazıları basılı kağıtlarda kaldı. Şimdilerde çoğu dijital. Öncekiler soluyor, sonrakiler yer açılsın diye siliniyor bazen. Hafızalar doluyor; sıfırlamak gerekiyor. Gençlikten orta yaşlılığa, orta sınıf dertleri... Okudum ve yazdım; gezdim ve dolaştım. Tekken iki ve şimdi üç olduk. O da ayak uyduruyor bize, tin tin geziyor sokaklarda; seviyor. Yeni yollar aşındırmak için zaman ve para kollamaya devam.
Yorumlar