annem öldü

Gördüğüm en gerçekçi korku hikayesiydi. Bizzat yaşadım. Korkunun içindeydim artık, beklemekten öteye geçtim. Kafalar eğildi yükseldi, döndü dolaştı, ağızlar açıldı kapandı, sular seller oldu, yağmurlar ve göz yaşları boşandı, eminim yakındaki deniz de morardı ve başımızdaki palmiyeler de turunculaştı. Herkesin başına gelen bir şey oldu. Herkesin bildiği sır. Ölüm. Annem öldü. Kaskatı bir gerçeklik. Hastanede, morgda, mezarın içinde... Başka bir bedenin içinde olan biteni izliyor gibiydim. Aslında her sürecin içindeydim. Ben hem orada hem değildim. Belki hep kaçmak istedim ama dönüp dolaşıp aynı yere geldim. Aile. Kalabalık. Toprak.

Annemle aram hep iyi oldu. Bu hem sevinilecek hem üzülecek bir durum. Onu hep iyi bir şekilde anabileceğim. Ama bir daha iyi bir anımız olmayacak.

Olan oldu çünkü ölen öldü. Ölenle ölünmüyor ama çok net eksiliyorsun. Toprağın içindeyken bunu hissettim. Her kürek atışında eksildim. Her yürek atışında ona yaklaştım. Her nefeste eksilme devam ediyor. Herkesin bildiği gibi ölümüne yaşıyoruz. Ölümü bilmekle yaşamak aynı şey değilmiş yine de. Bu bilgiyle biraz daha eksildim.

Bu yılın muhasebesi belki de böylece ekside kapandı. Yer altında. Genel olarak iyi giden bir yılın sert düşüşü. İyi haber kötü haber dengesinde müthiş bir buluşma. Doçentlik haberini almamla birlikte, bozulan psikolojimin etkisiyle, şimdi sırada kötü haber var demiştim. Mutlu olununca ne yapıldığını unuttuğum için, bünye alışık olduğu tedirginliğe dönmek için çabaladı. Tanrı ya da Doğa onu fazla yormadı; annem, psikolojinin en hassas noktası belki de, en katı haliyle gerçeği hatırlattı. Hem gerçeğe bu kadar yakın olduğumuzu bilip hem de hayallere dalmak isteği, zaten bölünmüş bir hayatın, bölünmüş bir zihnin yaşadığı en büyük sorun. Bölük pörçük anların ve parçaların içindeki güzellikleri bulup çıkarmak, yaşamak için yeterli. Hala gücünüz varsa...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

41'den

Annemsiz ilk doğum günü