minimal öykü denemeleri #5
Selanik Caddesi ile Kızılırmak Sokak'ın kesiştiği yerde buluştuk. Nepal'den ithal garip desenli uzun eteği ile Hindistan'dan gelmiş heybe tipi kırmızılı siyahlı çantasıyla Uzak Asya ıtırlı kokularını bünyesinde taşıyordu. Saçlarının birazını rastalı gibi ördürmüş, böylece Latin Amerika'ya geçiş yapmıştı; kulaklığından dinlediği müzik yayılıyordu; Kuzey Avrupa cazı. Bütün dünyayı bünyesinde toplamış Miss Universe. Bense buram buram tarhana kokan Anadolulu: Babamdan kalmış gömlek ve hırka ile kuzenin ikinci el kotu. Neyse o Lee Cooper'dı; iyi kötü dünyayla bağlantım vardı. Karşıdaki kafe yerine, kahveleri pahalı diye girmeye çekinsek de çaldığı müzikler hep ilgimizi çekerdi; ilk buluştuğumuz yere, Orta Dünya Cafe'ye gittik. Dünyalar arası bir diplomasi krizi olacağı belliydi sessizliğinden; en son messenger'da buluşmak için yazıştığımızda anlamıştım bir şeyler olduğunu, iletisinde bana çakmış gibi gelmişti. Burada kitap değiş tokuşu yapmıştık, ikimiz de İmge...