38 yaşında, 15 yıldır akademisyen, 10 yıldır evli, 6 yıldır baba, uzun süredir okur yazar, kısa bir süredir borçsuz, her zaman tedirgin, nadiren rahat ve umursamaz... 

Böylece geçip gidiyor zaman; kayda değer bir şeyler yapmak, ortaya bir eser koymak, iyi kalmak için mücadele. Yaşayıp gördüklerim ise can sıkıntısı, kötü insanlar, başkalarına dair bir derdi olmayan ya da tersine kötü derdi olan takıntılılar. Uzakta durup mağaramın kapısını kapatsam arkadan delip patlatıyorlar dinamitleri; her yer bina, mağaraya yer yok. Arkadaşlar uzakta, arkada değiller artık; kendi dinamitlerinin fitillerini ıslak parmaklarıyla söndürüyorlar. Yeni arkadaş edinmek, 35 yaş sonrasında din değiştirmek gibi bir şey.

Onca derdi tasayı sorunsuz atlatıp yeni olası dertlerin gelmesini beklerken, önceki şerefli mağlubiyetlerin, az farklı galibiyetlerin, zoraki beraberliklerin hesabını çıkarıyorum. Sonuç, orta sıralar için mücadele eden kolej takımından düşmeme mücadelesi veren yaşlılar topluluğuna dönüş. Soyunma odasında kimse birbirinin yüzüne bakmıyor, herkes arabasına atlayıp kaçıp gidiyor. Tahtaya yazdığım taktiği siliyorum. Malzemeci abi, ortalığı topluyor. Bu takımın hikayesini o yazacak. Anlattıklarımın dinlendiğini bilsem de onları uygulayanların azlığına üzülüyorum. Yanı başımda duranların değerini bilmeliyim. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Annemsiz ilk doğum günü

Çok gezen mi bilir çok okuyan mı?

Öyküler