muhasebe #22

 Yılın beklenen, ısrarla istenen, yolları gözlenen yazısı geldi: Bu yılın muhasebesi! 

Durgun bir yıl oldu. Kötü haberin olmamasına iyi haber dedim. Rutinler devam etti. Rutin bozma eylemleri olarak bir kaç yeni iş ürettim kendime. Bunlardan biri kentin eski evlerinin fotoğraflarını çekme konseptiyle açtığım instagram hesabı oldu. Kenti farklı bir gözle gezmek, önünde geçtiğin binalara yeni bir anlam yüklemek, kentin yeni yerlerini de bu fırsatla gezmiş olmak adına iyi bir fırsat oldu. Pek ilgi göstermediniz gerçi; ben kendimi eğlendirdim, sağolun yine de! (pis pis bakma emojisi var burada.)

Önceki yılın sonlarında başladığım ülkedeki açık alanda protesto ve eylemleri listeleme işine yaz aylarına kadar devam ettim. Hele bunu hiç sallamadınız... Liste miste yok size bundan sonra...

Geçen yıllarda devam eden işler: Youtube'a videolara, sayıları azalsa da, devam ettim. 14 yeni video yükledim; kanal 32 bin görüntüleme, 1500 saat izlenme, yeni 509 abone aldı. Öğrenci arkadaşlar sınav zamanlarında daha sık uğradı ama yaz aylarında unuttular. Yine yılın sonlarında ağırlık kazansa da yer yer wikipedia maddelerine destek attım. Yeni fark ettiğim işbirliği projelerine katıldım. İnsanlığa bir nebze katkı; kendini eğlendirmeye devam... 

Ekonomik krizle de ilişkili olarak daha az kitap okudum. Sondan başlamak gerekirse, yıl sonuna doğru yine Norveçlilerden devam edip, Roy Jacobsen - Rigel'in Gözleri; Dag Solstad - Profesör Andersen'in Gecesi okudum. İlginç tarzlar, daha önce okuduklarıma göre farklı işlerdi... Sevip sevmediğime karar veremedim. Yazın Per Petterson'a devam edip, Sibirya Hayali ile biraz eften püften olsun diye Alper Canıgüz okudum; ikisini de bu kez pek beğenmedim. 

Bu yıl passolig çıkardım ve yıllar sonra Demirspor deplasmanına maça gittim. Sayemde 3 puanı kaçırdık tabii ki... Maç muç yok bundan sonra! (ama sen çok yaşa!)

Blogu okumamaya devam ettiniz; ben de yazmadım sizin yüzünüzden... Çoğu bot ziyareti olmak üzere 3bin civarı ziyaret olmuş bir yılda. Daha önce blogta yayınladığım kısa öyküleri elden geçirip, kimilerini eski yazdıklarımla birleştirip bazı yayınevlerine gönderdim; tabii ki kabul edilmedi. Niye etsinler ki... Öykü möykü de yok artık! 

Kaliteli yabancı dergilerde akademik yazı yayınlatmak hayali de bu yıl gerçekleşmedi. Bu konuda "yok" diyemiyorum, el mecbur devam... Yazmaktan başka yapabildiğim bir şey yok zaten. 

Kendim için yaşamaya devam ettim; sizler için nefes almadım ama yine de canımı sıktınız, aferin size; bunu iyi yaptınız! Annemi özlemeye devam ettim. Neden bu kadar erken cezalandırıldığımı anlayamadım. Mutlu olmak için elimden geleni yapmıştım ama başarıların karşılığı hep burun sürtülmesi, iç yanması, boğazda düğüm, gözde yaş, kulaklarda uğultu ve sembollerden sembollere atlayan rüyalar oldu. 

Rüya büyüyor ve merakla onun kendini geliştirmesini de izliyorum. Beni sevdiğini biliyorum! Ebru'nun da...  Üç kişi yaşayıp gidiyoruz işte; kavga gürültü, şakalar espriler, hayata dair ufak tefek dokunuşlar ve sebepsiz hüznün izleriyle...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

41'den

Annemsiz ilk doğum günü