"bu kadar zamanı siz ne yapıyordunuz?"

"İnsanın kendisi gibi olmak istemediği zamanlar da varmış. Ben, herzaman kendileri gibi olmaları için baskı yapıyormuşum onlara. Tek yönlü, can sıkıcı bir yaşantıya itiyormuşum onları. Size yaranmanın bir yolunu bulamadım zaten. Bunu da açıkça söyleseydiniz, seve seve katlanırdım her yönünüze. Seninle olmuyor, diye kestirip attınız.

Zamanın yetersizliğinden söz ettiniz. Oysa ben çoğu zaman yapacak bir iş bulamadım. Bu kadar zamanı siz ne yapıyordunuz?

Biraz da siz öğretebilirsiniz bana. Önce alırdınız beni; istediğiniz biçime sokardınız...hangi kitapları okunacaksa, daha önceden söylerdiniz. Tabiatı sevmiyorsun; eşyaya bakmasını bilmiyorsun. Tamam.

Bütün otların adları ezberlenirdi, at doğarken iç çekilirdi, duvarın üstünde kedi okşanırdı (bu sırada yüze en “canım” ifade verilirdi) benim değişme gücüme kimse inanmadı. Sonunda ben de inanmadım. İşte böyle can sıkıcı biri oldum sonunda gerçekten.

Ne yazık: siz beni gerçekten bir adam, ne bileyim, sizler gibi kişilik sahibi biri sandınız. Alışkanlıkları olan, çatalı şu şekilde tutan, filan yemeği falan yemekten önce yemesini seven, yatakta belirli bir yatış biçimi alan, itiraz eden, bazı anlarda kimseyi görmeye tahammülü ve daha bir sürü özellik.

Ben de kaçtım, ihanet ettim. Bütün bu olmamak, yapamamak ve daha bilmem neler, başka türlü bi kişilik, başka türlü bir kalıplaşma...Ne haliniz varsa görün!"

(Oğuz Atay/ Tutunamayanlar/ s.699)

Yorumlar

vertumnus dedi ki…
"Hep birlikte tutunamamayı ne kadar isterdim. Herkes ayrı bir dalda kaldı. Tek başına bir tadı olmuyor başarısızlığın."

Selimciğim Işık

Bu blogdaki popüler yayınlar

Annemsiz ilk doğum günü

Çok gezen mi bilir çok okuyan mı?

Öyküler