Başkalarının monotonluğuna kendi monotonluğumla cevap veremiyorum. Çünkü aynı değil. Kendi sıkılganlığım, geçip gitsin diye beklediğim... Geçip giderken aynı yolları tüketmeyeyim diye başka yollara sapabildiğim. Yolları eskitmemek her seferinde başka parkelere basma hassasiyeti! Geçip giden hayatıma anlam katabilecek oyunlar üretme kabiliyeti, şansı. Kendi ürettiğim şans, tersine tersine yürürken birden herkesi sana eklemlenmesi... Kendi yolunmu çizerken, birden yolların kesişmesi. O yollardan bir monotonluk üretebilirim, haritalar yerlrinde duran şeyler nihayetinde. Kendi haritamı çıkarırken, dağlar tepeler kadar bazen geniş düzlüklere de geliyorum. Şimdiki de öyle elbet. Bu düzlükte gidip gitmediğimi bilemez gibi görünüyorum. Ulaşınca ileteceğim. Aslında monotonluğum, uçsuz bucaksızlığımdı diyeceğim.
Annemsiz ilk doğum günü
Annemsiz ilk doğum günü. Pek çok şeyin ilki gibi, bunun da ilki varmış. Pazar günü mezarını ziyaret ettim, çiçek diktim. Umarım tutar ve büyür. Bu yaşa kadar pek çok işim tutmadı, ama dertleri içimde büyüdü. Yine de aynı şeyleri yapmaya devam ettim. Denedim ve yenildim. Kimi zaman beraberlikler ve galibiyetler de oldu. Daha önce yazdığım gibi orta sıralarda, "hem önemsiz hem de nemsiz bir yerde" hikayemiz geçip gitmeye devam ediyor. Bazı rutinleri bozmayı sevmiyorum, bu da öyle. Yaşayıp gidiyoruz işte, "yıllar geçiyor yaşlanıyoruz galiba..." Arada ufak tefek mutluluklar, küçük başarılar ve büyük umutlarla nefes alıp vermeye devam...
Yorumlar