Annemsiz ilk doğum günü. Pek çok şeyin ilki gibi, bunun da ilki varmış. Pazar günü mezarını ziyaret ettim, çiçek diktim. Umarım tutar ve büyür. Bu yaşa kadar pek çok işim tutmadı, ama dertleri içimde büyüdü. Yine de aynı şeyleri yapmaya devam ettim. Denedim ve yenildim. Kimi zaman beraberlikler ve galibiyetler de oldu. Daha önce yazdığım gibi orta sıralarda, "hem önemsiz hem de nemsiz bir yerde" hikayemiz geçip gitmeye devam ediyor. Bazı rutinleri bozmayı sevmiyorum, bu da öyle. Yaşayıp gidiyoruz işte, "yıllar geçiyor yaşlanıyoruz galiba..." Arada ufak tefek mutluluklar, küçük başarılar ve büyük umutlarla nefes alıp vermeye devam...
20'li yaşların ortalarından beri devam ettiğim bu blogta hala ne yazabilirim bilmiyorum. Yaşıyorum ve ölüyorum. Her nefes beni sona yaklaştırıyor; o yüzden nefesimi tutuyorum. Denizin altında tabi, 20 bin fersah altında; bambaşka bir yerde, gidemediğim, olamadığım, bulamadığım herhangi bir yerde. Burada. Alıyorum ve veriyorum. Hayatta kalıyorum. Eski yazdıklarıma bakıyorum. Bugün olsa yine yazardım Elimde olsa 20'lerde kalırdım. O zamanlar 40'lar nasıl olur diye bir soru aklıma gelmiyordu. Ölümü ya da yaşlanmayı pek aklıma getirmiyordum. Okuduğum kitaplar, izlediğim filmler, gördüğüm güzellikler daha önemliydi. Şimdi bakınca görüyorum ki anı yaşamışım. Sanki yaşamıyor gibiydim ama yaşamışım. Daha iyi günler özlemi hep vardı; demek ki yarın daha güzel bir günmüş. "hep yarın olsun." Bugün yeniden 20'lere dönseydim yine aynı şeyi yapardım, cebimdeki bozuklarla İmge'den kitap alıp, çok satış yapıyor zaten diye Dost'tan dergi çalardım. Yakalandım ama ols
Bakmayın burada ağlak bir moruk olarak takıldığıma; kendi çapımda neşeli, enerjik, yaşamaya hevesli biriyimdir. Sorun çapımın biraz dar olması olabilir. Kendi çapımda yaptığım işler, sağa sola çarpa çarpa bende morluklar oluşturdu. Alım al, morum mor oturdum yerime. Keyfimi kaçıranlara karşı elimi kolumu uzattığım yerlerden biri, burası. O'su bu'su, şu'su; öyle böyle yaşıyoruz işte, ölümüne... Şen şakrak, kakakikiri, espriler, şakalar. Spritüel kaçışlar. Uçtuğumu zannedip götümün üstüne çakılmalar. Buradan bir yere gidememek. Gittiğinde de bile gitmiş gibi olmamak. Güldüğünde de içinin gülmemesi gibi bir şey bu. Bak yine keyifsizleştim birden. Başka biri olmak istemem. Dengesizliklerimle birlikte kendim olmakta bile zorlanıyorum. Dengemi tutturmak zor olduğu için yerimde oturuyorum. İçten içe şakalar espriler devam ediyor... Gülelim ağlanacak halimize. Bak yine ağlamaktan bahsettim; bırak bu moruklukları adamım!
Yorumlar