yeni insanlar, yeni mekanlar; hiç kimse tanımıyordan çok az kişinin tanımasına doğru ilerlemeler... hayat, savurduğu kenardan yeniden ortalara doğru çeker mi, yeniden kalabalıkların içine girebilir miyiz acaba? yoksa inzivayı, yeni bir hayat tarzı mı belirleyeceğiz? kenardan köşeden, uzaktan uzaktan, neydim ne oldum'a dair tespitlerde bulunmak daha kolay. ama ilerleme için, hareket için, başkaları ve yeni katalizörler lazım. yeni dertler yeni tasalar; yeni tasarlamalar da gerekli. kendimize tasa yaratmakta üstümüze yok zaten. en ufak bi hareket dertlenmeye yeter. şimdilik kenardan köşeden temkinli bir seyire devam ediyor bünye, el mecbur! belki de biraz dinlenmeye ihtiyaç vardı. yine de kimsenin istemediği, benimse bir türlü bulamadığım koşturmaca, uzaktan çekici geliyor - bizim olmayan herşeyin çekici gelmesi gibi.
41'den
20'li yaşların ortalarından beri devam ettiğim bu blogta hala ne yazabilirim bilmiyorum. Yaşıyorum ve ölüyorum. Her nefes beni sona yaklaştırıyor; o yüzden nefesimi tutuyorum. Denizin altında tabi, 20 bin fersah altında; bambaşka bir yerde, gidemediğim, olamadığım, bulamadığım herhangi bir yerde. Burada. Alıyorum ve veriyorum. Hayatta kalıyorum. Eski yazdıklarıma bakıyorum. Bugün olsa yine yazardım Elimde olsa 20'lerde kalırdım. O zamanlar 40'lar nasıl olur diye bir soru aklıma gelmiyordu. Ölümü ya da yaşlanmayı pek aklıma getirmiyordum. Okuduğum kitaplar, izlediğim filmler, gördüğüm güzellikler daha önemliydi. Şimdi bakınca görüyorum ki anı yaşamışım. Sanki yaşamıyor gibiydim ama yaşamışım. Daha iyi günler özlemi hep vardı; demek ki yarın daha güzel bir günmüş. "hep yarın olsun." Bugün yeniden 20'lere dönseydim yine aynı şeyi yapardım, cebimdeki bozuklarla İmge'den kitap alıp, çok satış yapıyor zaten diye Dost'tan dergi çalardım. Yakalandım ama ols
Yorumlar