tatil tatil diye diye sanki tatili öteye ittim;, öfleyip puflarken bir tüy gibi kendimden uzaklaştırdım. halbuki ben beklemeyi iyi bilirim. iyi beklerim. sonra o gelir. şimdi biraz uzaklaşmak ve başka yerlerde sıkılmak zamanı. herşeyin üst üste ve son dakikada gelmesi, iyi mi kötü mü bilemediğm bi ton gelişmeye rağmen biraz ara vermek gerekli. kafam duracak mı bilmiyorum. çalışmayı seviyorum, kendim için çalışıyor olmak da güzel. ama ne yaptığımı, ne yapabileceğimi soracağım pek kimsem yok. yani bu oldu mu oluyor mu, ne yapmak lazım diye topu atabileceğim biri yok. varsa yoksa şahsi verkaçlar... o zaman kendimi oyundan alıp, bırakınız oynasınlar diyorum.
41'den
20'li yaşların ortalarından beri devam ettiğim bu blogta hala ne yazabilirim bilmiyorum. Yaşıyorum ve ölüyorum. Her nefes beni sona yaklaştırıyor; o yüzden nefesimi tutuyorum. Denizin altında tabi, 20 bin fersah altında; bambaşka bir yerde, gidemediğim, olamadığım, bulamadığım herhangi bir yerde. Burada. Alıyorum ve veriyorum. Hayatta kalıyorum. Eski yazdıklarıma bakıyorum. Bugün olsa yine yazardım Elimde olsa 20'lerde kalırdım. O zamanlar 40'lar nasıl olur diye bir soru aklıma gelmiyordu. Ölümü ya da yaşlanmayı pek aklıma getirmiyordum. Okuduğum kitaplar, izlediğim filmler, gördüğüm güzellikler daha önemliydi. Şimdi bakınca görüyorum ki anı yaşamışım. Sanki yaşamıyor gibiydim ama yaşamışım. Daha iyi günler özlemi hep vardı; demek ki yarın daha güzel bir günmüş. "hep yarın olsun." Bugün yeniden 20'lere dönseydim yine aynı şeyi yapardım, cebimdeki bozuklarla İmge'den kitap alıp, çok satış yapıyor zaten diye Dost'tan dergi çalardım. Yakalandım ama ols
Yorumlar