kitap ve ezber

yıllardır açılmamaktan kesif bir nem kokusu sarmış bir kutu burun deliklerini mi sızlattı yoksa temizlenmeye bile üşenilen köşelerdeyken biriken tozlar ciğerlere mi yapışmaya başladı bilinmez; unutulan kitaplarım, tam da arakımın beyazlığı vücudumun kızılına karışmaya başlamışken ve hafiften musiki mırıldanırken dudaklarım, kulaklarımı çınlattı. herhangi bir yere bırakılmak isteniyorlardı, "sonra şey olmasın"dı. okunup bitirilmiş hikayeler, elbet bir gün bir yerlerde yeniden anlatılır tabii ki, bir şey olmaz ama çok şey olabilir. yeniden anlatılışta yeniden yazılır ve yenilenen her şey gibi eskisini aratır.

şimdi kitapsızlıktan, eskileri karıştırıp dururken, bunu okuduğumda neydim-ne yapıyordum da okuyorum. gidiş yoluma puan berilen ama hoca anlamasın diye küsüratlı uydurulan sonuçlar, sonuçta beni kanaat notuna mahkum bırakıyor. neyse ki genel hal ve gidişat, muallimlerin nezdinde umut verici nitelikte. 4,5'tan 5'le paçayı kurtarıyoruz. öyle veya böyle hikayeyi anlatmaya devam ediyoruz. unuttuğum kitaplarım, aslında her bir satırını ezberlediğim için yok sayılabilir. ezberimin hiç kuvvetli olmadığı göz önünde bulundurulsa da muhtemelen kafadan atıyorumdur söylediklerimi. sonuç olmasa da gittiğim yol doğru, değil mi? nerede o eski kanaatkar öğretmenler...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Annemsiz ilk doğum günü

Çok gezen mi bilir çok okuyan mı?

Öyküler