delik, sünger, güller...

Yaz geldi derken, gök delindi. Aşırı güneş ışıkları, bir delik yaratmış olabilir mi? Bu süngerleşen bedenimle o açığı kapamaya çalışmalı mıyım? Nerede o eski mevsimler! Bir türlü bitmeyen Ankara yağmurları, bugün beni bir otobüs durağına sığınmış şekilde tam 1 saat esir aldı. Bir ara hiç bitmeyecek diye düşündüm; Yüzyıllık Yalnızlık'ı erken okumuş, bir daha okumakta fayda var dedim kendi kendime. Kendi kendime söylediğim diğer şeyleri, blogger'ın yasaklanmasın diye paylaşmıyorum. Su artık fazlasıyla yükselip durağı da ele geçirince parmak uçlarımın ucunda yükseldim. Süngerliğimin işe yaramayacağını ve herşeyin sonuna geldiğimizi düşündüm. Hayatım bir sinema filmi gibi gözümün önünden geçerken, hayatım ödül alsa törende ne derim diye düşündüm. "Benim yalnız ve güzel..." Ama çok erken. Daha herşey yeni başlıyor...

Yağmur, tek kelimeyle öfkeliydi. O öfkeden ufak sıyrıklarla kurtuldum. İşte doğa ananın öfkesi falan filan gibi cümleler kurmak istedim duraktaki diğer bekleyenlere ama hepsinin siniri burnundaydı. Bazılarının burunlarından şıp şıp su damlıyordu ki onlar bizim kadar erken sığınacak yer bualmamışlardı. Şu anda evdeyim ve mesudum. Evde yağmur izlemek daha keyifliydi oysa ki; birkaç gün öncesinden -dijital makina çıktı herkes fotoğrafçı oldu dedirtecek- kareler:




Yorumlar

Umut Yolcuları dedi ki…
ne güzel yazmışsınız keyifle okudum
Randy dedi ki…
Really beautiful pictures. I happened up on your blog and enjoy!

Bu blogdaki popüler yayınlar

41'den

Annemsiz ilk doğum günü