her gün pazar, her gün pazartesi...

Öz-disipline bağlı bir iş, "home office" çalışma, mesai saatleri yok, tatil ve iş günü algısı farklı... İnsanların hafta sonu meşgalelerini ve sokakları doldurmasını anlamak mümkün ama bu duruma ayak uydurma zorunda olmak yorucu. Kalabalıkların arasına dalmak, pek alışkanlık dahilimde değil.

Pazar neşesini, pazartesi sıkıntısı da izlemiyor bu durumda; çünkü her gün pazar veya pazartesi olabilme şansında... Sanırım daha önce istediğim/beklediğim hayatı yaşadığımı itiraf etmiştim. Bu kısmi sefillik, nısbi özgürlük, hissi durgunluk ve sinsi yalnızlık. Günler de bu oyunun içinde, sadece değişen adlardan ibaret.

Cumartesi, Ankara'da üçüncü kez basketbol maçına gittim. Çabaların bir sonucu daha...

Sonra uzunca süredir görülmeyen dostlar... "Yeminliydik onlar gibi olmamaya, dostlarla zamanla solmamaya."

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Annemsiz ilk doğum günü

Çok gezen mi bilir çok okuyan mı?

Öyküler