ev

Bu ev için bir şeyler yapınca, alışverişten dönünce örneğin ya da mutfağı temizleyip yerleri silince, koltukların yerlerini değiştirince, kendi kendime-kendimce, kendime yeterli olmanın mutluluğunu hissediyorum. Hala kendimde olmanın mutluluğu... Kendi kendine yardım.

Buraya dair onca hatırayı, geleni gideni, olanı biteni, sayanı söveni bir halterci gibi omuzlayıp kaldırıyorum ıkına sıkıla, sonra yere atıp barı jüriye "işte bu minvalinde" yumruk sıkıyorum ya da körlingçilerin heyecanıyla parlatıyorum yerleri, taşları dışarı sürüklüyorum (Bu aralar Eurosportta takılı kaldım.). O yokuşu çıkmaya üşenmiyorum (kabul günde iki kere, zor geliyor); kışın üşümeyi umursamıyorum; balkonsuzluğu dert etmiyorum (zaten bu özellik, bizim oralara bizim oralar özgüdür).

diskötek'in ev çığlığına nazire yaparcasına, burada olmayı, burada kalmayı marifet sayıyorum. Sürekli taşınmaktan, bir yerlere yolculuk yapmaktan, yurttan, kalabalıklardan yorulmuş biri olarak, bir yerde olmayı, bir yerli olmayı, buralı sayılmayı önemsiyorum. Bu evi ve sessizliğini seviyorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

41'den

Annemsiz ilk doğum günü