fuarcılık

Geçtiğimiz günlerde, fuarcılık sektöründe çalışan biriyle tanıştım; bir şeyler yiyip içtik kısa süreli de olsa... "Nedir bu iş, ne yaparsınız" soruma oldukça uzun bir yanıt verdi. Coşku doluydu. Belli ki işiyle özdeşleşmiş-bir olmuş-hatta çok olmuş bir bünyeydi. Hareketli günlerini, yabancılarla ilişkilerini, yapıp ettiklerini hiç de merak etmediğim ayrıntılarıyla anlattı. Başlarda iyi bir dinleyici moduyla ama aslında başka şeyler düşünerek takip etsem de anlattıkları bir süre sonra "yahu bu hayatlar pek bir klişe-hep aynı şeyleri mi yaşıyor bu insanlar" sorunsalıma yeni bir örnek oluşturacak niteliğe bürününce ister istemez kulak kesildim. (Önceki düşündüklerimi, bir kenara koydum.)

Yeni evlenmiş; eşi görece rahat bir tempoda çalışıyormş; o gitmeden evde yemekler hazır oluyormuş örneğin. Ya da mutfakta birlikte iyi vakit geçiriyorlarmış. Eşinin de yurt dışı seyahatları, toplantıları dolayısıyla yabancı dostları pek çokmuş. İkisi de kendi hayatlarını yaşıyorlarmış. Yabancılar kimi konulara çok farklı bakıyorlarmış. Onlar da biraz yabancılaşmışlar. (Bunu o söylemedi, ben çıkarttım.) Mutlu mesutlarmış yani. "Yalanın zirvesindesiniz oradan ineceksiniz" diyebilecek samimiyette değildim; hele ki "çocuk yapın acilen o bir koruyucu kalkan olabilir", hiç demedim. "Ne güzel, ne hoş" dedim.

Bir NLP kitabı kitabı gibi iman doluydu. Bir inancın takipçisi olmuştu. O inanç hayatını değiştirmişti; hatta eski kıyafetlerini bile giymek istemiyordu. (Ben başkalarının eski kıyafetlerini giyebiliyordum oysa.) O kişi ve o iş, hayatını değiştirmişti. Ama nedense bir ara duruldu ve benim sakin hayatıma öykündü; sakin ve durgun bir hayatın sadece emeklilikte değil; istediklerini yaparken de onunla olabilmesinin güzelliği üzerinde durdu; bana övgüler dizdi. Konu bana gelince tırstım. Bunun bir iş taktiği olabileceğini düşündüm. Buna karşılık, "sizin stantlardan bir tane kiralayayım ben" diye topu espriyle karışık topu taca attım. (En iyi yaptığım şeydir.) O taçtan tekrar oyuna soktu; ama "yok canım, küçümseme kendini" dedim. Bir hayatı bitirecek cümleler elimde vardı kullanmadım. (Aferin!) Tersine "ben de sınıf atlamak için bir hamle yapmıştım ama kullandığım insan durumu çakınca kolayca sıvıştı benden" diyerek kendimi kötüledim. "Saçmalama" dedi. İstenirse yeni bir hayatın kapılarının nasıl aralanabileceğini anlattı. (Hayır, Yeni Hayat"ı okumamıştı tabii ki.)

İstanbul ve Ankara, aşk ve para üzerine yoğunlaşan sohbetin sonlarında, "bizim sektörden tanıdığın var mı" diye sordu (neden?), "yok" dedim.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

41'den

Annemsiz ilk doğum günü